28 Nisan 2015 Salı

‘Meallerin arkasında siyasî güç var’

Yağmur Dergisi’nin İstanbul’da düzenlediği iki günlük “Kur’ân-ı Kerim ve Edebiyat” sempozyumu, pazar günü yapılan oturumlarla sona erdi. Bayram Özfırat, Milli Edebiyat döneminde hazırlanan ilk Türkçe mealler üzerine yapılan tartışmalara değindiği bildirisinde, meallerin her zaman dönemin siyasî; hayatından ve fikrî; atmosferinden ayrılamayacağını ifade ederek, “Osmanlı’nın son döneminde yayımlanan Kur’ân-ı Kerim meallerinin arkasında kesinlikle siyasî; bir güç vardır.” dedi.

Yağmur Dergisi tarafından dördüncüsü düzenlenen Uluslararası İslamî; Türk Edebiyatı Sempozyumu pazar günü yapılan oturumlarla sona erdi. “Kur’ân-ı Kerim ve Edebiyat” başlığıyla düzenlenen sempozyumun ikinci gün oturumlarında ilahiyat ve edebiyat alanından akademisyenlerin yanında edebiyat dünyasından yazarların da olması sempozyuma farklı bir hava kattı. M. Said Türkoğlu, Kibar Ayaydın, Kadir Erdal, Mustafa Oğuz gibi yazarlar da sempozyumda bildiriler sundu. Prof. Dr. Kemal Sılay başkanlığında yapılan ilk oturumda Prof. Dr. Davut Aydüz, tebliğinde bir eserde bulunması gereken temel kurguları Kur’ân’daki Yusuf kıssasından hareketle sistematik bir şekilde ortaya koymaya çalıştı. Aynı oturumda “Bir Edebî; Tür Olarak Kur’ân’da Biyografi: Hz. Musa Örneği” başlıklı tebliği ile Prof. Dr. Mustafa Akçay, biyografilerde olması gereken temel özellikleri Hz. Musa örneğinden hareketle ortaya koymaya çalıştı.

‘SİYASÎLER DİNİ KULLANIYOR’

İkinci oturumda öne çıkan tebliğ ise Bayram Özfırat’ın “Milli Edebiyat Dönemi’nde (1914) Yapılan İlk Türkçe Meal ve Bu Meal Üzerine Tartışmalar” başlıklı bildirisi idi. Bu bildiride Kur’ân-ı Türkçeleştirme gayretleri ve bu anlamda yapılan ilk çalışmalar ve bu çalışmalarda Kur’ân’ın özüne verilmeye çalışılan zararlar örneklerle ortaya konuldu. “Mealler yaşanılan dönemin siyasi hayatından ve fikri düşüncelerinden ayrılamaz.” diyen Bayram Özfırat, “Osmanlı’nın son döneminde yayınlanan Kur’ân-ı Kerim meallerinin arkasında kesinlikle siyasi bir güç vardır. Hangi döneme bakarsanız bakın, buna günümüz de dahil olmak üzere iktidarlar halkı etkilemek adına en hassas noktaları olan dini, gündemlerine alarak konuşmalarını yaparlar.” dedi. Özfırat, özellikle Tanzimat döneminde Ahmet Mithat’ın bu duruma en iyi örnek olduğunu söyledi ve “Siyasilerin halkı etkilemek adına dini kullandıklarına en büyük örnek kendi döneminde Kur’ân-ı Kerim’in Türkçeleştirilmesine karşı gelen Ahmet Mithat’ın siyasi iktidarın değişmesiyle bu fikrinin tam tersini savunmaya başlamasıdır.” diye ekledi. Prof. Dr. Muhsin Kalkışım ve Doç. Dr. Şadi Aydın ise divan edebiyatının Kur’ân ile ilişkilerini ve divan edebiyatındaki Kur’ân mazmunlarını metinlerden hareketlerle örneklendirmeye çalıştılar.

Sempozyuma Azerbaycan’dan katılan Doç. Dr. Faik Alekberov, “Azerbaycan Edebiyatı’nda Kur’ân-ı Kerim” başlıklı konuşmasında Azerbaycan sahasında da Türkçe Kur’ân tezini savunan Azeri aydınlarının olduğunu ifade etti. Aynı dönemde benzer düşüncelerin hem Osmanlı hem de Azerbaycan sahasında savunulması, dinleyenler açısından ilginç bir bilgiydi.

Doç. Dr. Ayşen Koca, Kırgız şiirine Kur’ân’dan yansımaları, Doç. Dr. Ergün Koca ise İslam etkisinde yazılan ilk eserlerimiz Kutadgu Bilig, Atabetü’l-hakayık ve Divanı Lügati’t-Türk’teki Kur’ân ayetlerini açıklayan doyurucu konuşmalar yaptı. M. Said Türkoğlu’nun, “Cumhuriyet Dönemi’nde Yazılan Manzum Mealler ve Behçet Kemal Çağlar Örneği” başlıklı konuşması da ilgi çekiciydi. Türkoğlu, Cumhuriyet Dönemi’nde çarpıtılarak yazılan manzum mealleri Behçet Kemal Çağlar örneğinden hareketle ortaya koydu. Doç. Dr. Sezai Coşkun’un tebliği ise Sezai Karakoç’un diriliş düşüncesinin Kur’ân-ı Kerim ile ilişkisi üzerineydi. Sempozyuma Hindistan’dan katılan Abdul Sinan Nechipadup Mahamood, Risale-i Nur’un Kur’ân’ın İlk Kelimesini Açıklamasındaki İ’câzı üzerine etkileyici bir konuşma yaptı. Üstad Bediüzzaman’ın besmeleye yaklaşımını ele aldı. Kadir Erdal ise M. Fethullah Gülen’in Kırık Mızrap adlı şiir kitabındaki Kur’ân izlerini şiirlerden hareketle takdim etti.

Sempozyuma katılan akademisyenler ve yazarların ilgiyle takip ettiği oturumlarda nitelikli bir izleyici kesimin varlığı da dikkatlerden kaçmadı. İkinci gündeki altı oturumda sunulan tebliğler ile tamamlanan sempozyumun sonunda geniş bir izleyici katılımı ile değerlendirme oturumu yapıldı. Gelecek yıl yapılacak sempozyumun konusunun izleyicilerin önerilerine göre karar verileceğinin açıklandığı oturumda bu yıl canlı yayın, simültane tercüme gibi ilklerin gerçekleştirildiği dile getirildi.

“Edebiyatçılar ve ilahiyatçılar Kur’ân’da birleşmeli”

Dr. Adem Balaban, “Kur’ân’da Geçen Kelimelerin Türk Diline Yansıması”nı özellikle insan isimleri üzerinden örneklendirdi. Asiye, Meryem, Musa, İbrahim, Yusuf gibi birçok ismin Kur’ân’da geçtiğini ve bu isimlerin toplumumuzda yaygın olarak kullanıldığını ifade ettikten sonra “Aleyna” gibi Kur’ân’da geçen fakat isim olma özelliğine sahip olmayan sözcüklerin de çocuklara isim olarak verilmesindeki yanlışlığa dikkat çekti. Prof. Dr. Aziz Kılınç ise bildirisinde bilmece, mani, ninni, türkü gibi anonim halk ürünlerine Kur’ân’ın yansımaları ve bu ürünlerde Kur’ân sözcüğünün nasıl geçtiği üzerinde durdu. Bu oturumu yöneten Prof. Dr. Ayhan Tekineş, oturum sonu değerlendirmesinde edebiyatçıların Kur’ân ilimleri üzerinde yüzeysel bilgilere sahip olduğunu, Kur’ân üzerine akademik çalışmalar yapan ilahiyatçı akademisyenlerin ise edebiyat konusunda yeterli donanıma sahip olmadıklarını söyledikten sonra bu iki kesimin Kur’ân etrafında birleşmeleri çağrısında bulundu.

“Kitap çalmak da hırsızlıktır”

“Kur’ân-ı Kerim ve Edebiyat” sempozyumunun ikinci gün oturumlarında dikkat çeken konuşmalardan biri de Prof. Dr. Abdurrahman Güzel’e aitti. Güzel, beşinci oturum sonunda konuşmacıları tek tek değerlendirdi. Olumlu yönleri ve hataları dile getirdi. Genelde takdirlerini ifade eden Prof. Dr. Güzel, kimi noktalarda eleştiri ve önerilerini söyledi. ‘Tekke edebiyatı’ yerine ‘İslam etkisinde gelişen dini-tasavvufi Türk edebiyatı’ denmesi gerektiğini söyledi. Abdurrahman Güzel, toplumda “kitap çalmanın mübah olduğu”na dair yanlış bir anlayışın yerleştiğini, bunun yanlış olduğunu ifade etti. Güzel’in ‘kitap çalmanın da bir hırsızlık olduğu’na dair sözleri salondan büyük alkış aldı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder