1 Mayıs 2015 Cuma

Hep yendin, gene yen, daha çok yen!

İlk filmde uzaylı düşmanla mücadele eden Yenilmezler, bu kez ondan daha güçlü olan, gelişmiş yapay zekâ Ultron ile savaşıyor. Tabii bir de aralarında güvensizliğe neden olan fitne ateşiyle... Seri, 2018 ve 2019’da iki bölüm halinde vizyona girecek Yenilmezler: Sonsuzluk Savaşı ile devam edecek.

Hiç yenilmeyecek bir takımın taraftarı olmak ister miydiniz? Ben istemem. Heyecanlandırmayan, öfkelendirmeyen, umutlandırmayan, bana yenilgi duygusunu tattırmayan takımı niye tutayım? Belki de bu yüzden Yenilmezler (Avengers) serisine bir türlü ısınamadım. Evvela, isimden kaybediyorlar! Yenilmezler ekibi, Samuel Beckett’a tepki olarak doğmuş gibi. “Hep denedin, hep yenildin. Olsun. Gene dene, gene yenil, daha iyi yenil.” sözünün hükmünü yitirdiğinin, artık başka zamanlarda yaşadığımızın göstergesi.

Hiç düşmüyor Yenilmezler, düşer gibi yapıyorlar. Bu -mış gibi hallerinde bile karizmadan ödün vermiyorlar; bir yerleri çizilmiyor, kakülleri bozulmuyor, alaycı dilleri tutulmuyor, mağrur bakışları bulanmıyor... Çok sıkıcı değil mi? Christopher Nolan’ın Batman’ini sevmemizin bir nedeni de kahramanın düşüşüydü. Kelimenin tam anlamıyla düşüyordu Bruce Wayne, düşkün olup çıkıyordu. Hırpani vaziyette dağlarda dolaşıyor, keşişlerden ders alıyor, saçı sakalı birbirine karışıyor, derbeder olup köşesine çekiliyordu. Ama bu Yenilmezler öyle mi?

BİZE BİZDEN BAŞKA DÜŞMAN GEREKMEZ

İlk kez 1963’te yayımlanan Avengers çizgi roman serisi, zamanla gelişti ve Marvel’in bütün kahramanları bir şekilde maceraya dâhil oldu. Sinemaya yaklaşık 50 yıl sonra gelmesi ise çizgi romanların sinemadaki altın çağına kısmetmiş. 2012’deki ilk Yenilmezler filmine kaldığı yerden devam ediyoruz. Uzaylı düşmanlarını alt eden ekip, bu kez ondan daha zorlu, Ultron adlı bir yapay zekâ ile savaşır. ‘Barış için savaş’ anlayışının daha fazla sürdürülemeyeceğini düşünen Tony Stark, uzaylı müdahalesini engellemek için dünyayı ultron adlı savunma sistemiyle kaplama projesi tasarlar. Ancak Frankenstein misali bir canavar üretir. Ultron, internet dâhil, dünyadaki bütün elektronik sistemi ele geçirir. Amacı, daha iyi bir dünya için, ‘defolu’ insanları yok edip gelişmiş insanları dünyaya getirmektir. Yenilmezler ekibi onu durdurmaya çalışır fakat bu kez düşmandan çok, birbirleriyle mücadele eder.

2000’leri, çizgi romanların altın çağı olarak adlandırmak abartı olmaz. ABD’de festivalleri, fan kulüpleri vs. ile çılgınlık boyutuna varan bu sektörün ‘yan ürünü’ filmlerden her yıl üçer beşer izlemek insanı sinemadan soğutabilir. Bu duyguyla kendi iç dünyamızda mücadele ededuralım; Yenilmezler: Ultron Çağı’nda süper kahramanlarımız nifak ve fitne tohumlarıyla savaşıyor. Süper kahraman filmlerinin klasiğidir, bir süre dış düşmanla savaşan karakter, kısa bir süre iç dünyasına döner, karanlık yanlarını keşfeder; bir tür manevi arınmadan geçip yeniden dış düşmana yönelir. Yenilmezler, henüz ikinci aşamada. 2018 ve 2019’da iki bölüm halinde gösterime girecek Yenilmezler: Sonsuzluk Savaşı’nda bir kez daha uzaylılar ile savaşacaklar.

DÜNYA AHVALİ NE DURUMDA?

Beğensek de beğenmesek de çizgi roman uyarlamaları, dünya konjonktürü ve ABD’nin iç-dış politika gündemleriyle doğrudan alakalı. Hıristiyan teolojisi üzerine bina edilen karakter ve temalar, Yunan mitolojisinden de beslenir. Bu temel üzerine ABD’nin gidişatına ve dünya dengelerine dair birçok yem atılır. Herkes birikimine ve okumasına göre bunları toplayabilir ya da ‘yiyebilir’. Ultron Çağı, mitolojide ve bazı dinlerdeki düalizm anlayışını hikâye ve karakter gelişiminde ana iskelet olarak kullanıyor. Ultron’un karşısına Jarvis’i çıkarıyor. Bir sahnede Ultron, tıpkı Hz. İsa’nın havari Peter’a dediği rivayet edildiği gibi, “Kilisemi bu kayanın üzerine inşa edeceğim.” diyor mesela. Bu tür dini, mitolojik, siyasi göndermeler açısından hiçbir Hollywood yapımı çizgi roman serilerinin eline su dökemez. Sorun şu ki, bunu ‘hap’ formülüyle ve belli şablonlar içinde, aksiyon sahnelerinin tutkalı olarak kullandıklarından sabun köpüğü kıvamında kalıyor. Bir film sonra, öncekinin konusunu hatırlamaya çalışırken buluyorsunuz kendinizi.

KAPTAN AMERİKA DÜMENE GEÇİYOR

Düalizm demişken, ilk filmde Iron Man’in, yani Tony Stark’ın elinde olan ekibin ipleri, artık Kaptan Amerika’ya (Amerika’nın ilk gerçek kahramanı) devrediliyor. Muhafazakâr Kaptan Amerika, yeni dünya düzenine alışmaya çalışır, ama bir taraftan da “aslında hiçbir şey değişmedi, her şey eskisi gibi” telkini üzerimize boca edilir. “Yeneceksek de birlikte, öleceksek de” diyen Kaptan Amerika, bir üst değer, birleştirici güçtür. Her ne kadar şu sıralar Baltimore’da başlayıp diğer şehirlere de yayılan ‘siyah isyan’, Kaptan’ın gemisini adaletle ve eşitlik ilkesiyle yönetmekte zorlandığını gösterse de...

Yenilmezler: Ultron Çağı, “Şimdi birlik olma zamanı, birbirimize düşmeyelim. Korkularımızın esiri olmayalım, yoksa yeniliriz.” diyor. Hep yenmek şart değil, bazen yenilmek iyidir. Durup düşünme, başkalarını anlama fırsatı verir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder