1 Ağustos 2014 Cuma

‘Yazamayacağım diye ıstırap çekiyorum’

Sevim Burak’ın, oğlu Karaca Borar, Güzin Dino, Ömer Uluç ve Işıl Sabuncuyan’a yazdığı mektuplar 24 yıl önce “Mach One’dan Mektuplar” ismiyle kitaplaşmıştı. Şimdi Palto Yayınevi tarafından okurla yeniden buluşturuldu.“Gözlerimi, kulaklarımı, kalbimi, kapatmalıyım bütün güzelliklere, zenginliklere ki, aklım herkesin görüp sevdiği şeyleri görmesin, güzelliklere dalıp yanlış düşüncelere kapılmayayım. Sevgi mevgi isteyip kendi kendimi kandırmayayım. Sonra benim yaşadığım yaşam beni cezalandırır, yazı yazamam. Benim yazı yazmam kendi kendimi bir hücreye, belki kendi içimdeki hücreye kapatmama bağlı.” Bu satırlar Sevim Burak’ın oğlu Karaca Borar’a yazdığı mektuptan. Kendini dünyanın tüm güzelliklerine kapatma isteğiyle dolu olan Burak, belki de ilk hikâye kitabı Yanık Saraylar’da geçtiği gibi, çocukluğundan beri dünyaya bir giz taşımak ödevi ile geldiğine inanarak yaşamış ve hayata gözlerini öyle kapatmıştı. Hastalıklarla, zorluklarla geçen hayatının her anında ona eşlik eden belki de taşıdığı o gizdi…İlk kez 1990 yılında yayımlanan ve yıllardır baskısı yapılmayan “Mach One’dan Mektuplar”, Palto Yayınevi tarafından yeniden okura sunuldu. Güzin ve Abidin Dino’ya, eski eşi Ömer Uluç’a, Işıl Sabuncuyan’a ve oğlu Karaca Borar’a… Okurken Sevim Burak’ın kabindeki en mahrem izlerin şahitliğine çıkılan onlarca mektup… Mahrem olduğu kadar da hassas izler, çünkü Abidin Dino’ya yazdığı satırlarda küçükken annesinin Yahudi kimliğinden nasıl utandığını anlatıyor “Madam Mari’nin kızı”. Diyor ki: “Küçücük bir kızken burnum çok havadaydı, şimdi yerlere, yerin dibine indi. Yahudilerden, annemden utanırdım, nefretle karışık… Annem hep bir gün anlayacaksın der, ağlardı… İşte, şimdi bu bir avuç Yahudi, iki tanecik ev, bana anamdan kalanlar…” Oğlu Karaca’ya duyduğu derin sevgi (bu sevgi o kadar derindir ki Sevim Burak yeniden evlenmeyi bile düşünmez), bağlılık, onun her zaman güçlü ve zengin olmasını istemesi… Karaca o kadar zengin olmalıdır ki Burak’a göre, tedavi masraflarını karşılayabilmeli, annesini rahat içinde yaşatabilmeli, hatta ona kürkler alabilmelidir.‘Ölümden kurtulduğum için mutluyum’Burak’ın çocukluğunda geçirdiği kalp romatizmasının ilerleyen yıllarda nüksetmesi yazarın hayatındaki en üzücü olaylardan biridir. Hayata tutkuyla bağlı ama hastalıklarla başı dertte olan Burak’ın 1980 yılında yazdığı şu satırlar onun ‘yaşamak’la olan ilişkisini gözler önüne serer: “Genç yaşta ölüyor bizim kuşaktaki insanlar. En önemli işin, ‘işlerliğin’ yaşam olduğunu kabul ettim. Sağlığım için yaşamak bile yeter. Kör, kambur, topal olmaya razıyım, yeter ki ölmeyeyim.” Bir başka mektubunda ameliyat olabilmek için evini sattığını anlatır ve der ki: “İnsanı yaşatacak, ayakta tutacak tek ve başlıca şey de ‘para’dır. En başta sana yazdığım gibi para ölümü yendi… Ölümden kurtulduğum için mutluyum.”Mektupların hemen hepsinde Sevim Burak’ın edebi yolculuğunu da görmek mümkün. Özellikle Ford Mach’ı yazma süreciyle ilgili detaylar mektuplarda sık sık yer alıyor. “Ancak Ford Mach ONE beni mahvediyor, bayağı güreşiyoruz. Karı-kocaymış gibi. Bir gün iyi gidiyor her şey ertesi gün berbat. Yazının yanına yaklaşmak istemiyorum.” diye anlatıyor mektupların birinde. Bir diğerinde Palyaço Ruşen adlı bir roman denemesi yazıp bir bölümünü Sabahattin Ali Öykü Yarışması’na gönderdiğini söylüyor Güzin Dino’ya: “Bence Palyaço Ruşen nefisti.” diye ekleyerek. “Aslında sanat yapmak büyücülük gibi bir şeydir. Seni her şeyden kurtarır mutlu kılar, ufacık bir şiir yazsan bütün dünyanın anlamı odur. Yalnız değilsindir.” Evet, Sevim Burak için yazmanın anlamı çok büyüktür, yazamamaktan duyduğu korku ise çok derin ve sarsıcı: “Belki, hiçbir zaman yazamayacağım bunları. Belki, ellerim kollarım bağlı oturacağım ömrümün sonuna kadar. Çok ıstırap çekiyorum bilemezsin. Yazamayacağım diye.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder