16 Ağustos 2014 Cumartesi

‘İran’da ne klasik ne de modern Türk edebiyatı tanınıyor’

İran Şiiri Antolojisi’nde klasik şairlerle modern şairleri bir araya getirdiniz. İran şiirinde de Türk şirine benzer bir şekilde Hafız, Sadi gibi klasik şairlerle Fürûğ-i Ferrruhzâd ve Sohrâb-i Sipihri gibi modern şairler arasında bir duyuş ve düşünüş farklılığı var mı?Arada çok fark var. Klasik şairlerin şiir dünyası, hayal dünyası, o dönemin ihtiyaçları ile modern dönem şairlerin dünyaları, anlatmak, işlemek istedikleri konular çok farklı. Modern şairin önünde aruz, kafiye ve kavram engeli var. Eski kavramlar yeni konuları anlatamaz. Bunu yukarıda adı geçen iki modern şair sıkça yaşamış, söyleşilerinde de dile getirmişlerdir. Özellikle Furûgzâd, Sohrâb’dan etkilenmiş, modern Fars şiirinin şekillenmesinde öncülük rolünü üstlenenlerden biri olmuştur.Hiçbir yıldızın atlanmadan hazırlanacak bir antolojinin binlerce sayfayı geçeceğini belirtiyorsunuz. Sizin şiir ve şair seçerken ölçütleriniz neler oldu?Klasik şairlerden özellikle kaside, gazel ve rubai formunda eser verenlerin en büyüklerini tercih ettim. Aynı zamanda ekol sahibi olmalarını, dildeki ustalıklarını dikkate aldım. Mesnevî yazanlara birkaç örnekle temas edebildim. Kitap ilgi görürse –ki öyle görünüyor- ikinci veya üçüncü baskıdan sonra birinci sınıf başka şairlerden örnekler vermek niyetindeyim. İran edebiyatının bu güçlü şairlerini Türkçeye çevirirken dil ve ifade düzeyinde ne tür zorluklarla karşılaşıyorsunuz? Söz gelimi şiir biçimi ve vezin gibi meselelere nasıl yaklaşıyorsunuz?Otuz yıldan fazla bir süredir sözlük çalışması ve çeviri yaptığım için, zamanla tekniğimi geliştirdim. Büyük şairlerin şiirlerini çevirirken serbest vezni ama mümkünse kafiye tutturmayı tercih ediyorum. Manzum eserlerin düzyazı ile çevrilmesine sıcak bakmıyorum. Türk halk edebiyatımızın hayli zengin, kıvrak bir dili var. Aynı husus son dönem klasik şairlerimiz için de geçerli. Herkesin anlayacağı bir Türkçeyi tercih ediyorum. “Sanat, sanat içindir” anlayışı beni fazla ilgilendirmiyor. Görevim, çevirdiğim esere “Türkçe gömlek” giydirmektir.Celal Settari’nin Züleyha’nın Aşk Derdi adlı çalışmasını yayımladınız. Bugüne değin yazılan Yusuf ile Züleyha mesnevileri etrafında yapılmış bir inceleme ve sanırım daha çok akademiye hitap ediyor...Doğru; akademiye hitap ediyor. Ama kitap okuma alışkanlığımız, edebiyat kültür düzeyimiz yükseldikçe, kitap daha geniş bir okur kitlesiyle buluşacaktır. İran edebiyatı bugün de Doğu edebiyatının merkezinde durma iddiasını sürdürüyor mu?Bir değil birkaç merkez oluştu. Kuşkusuz Türk edebiyatı ile İran edebiyatı Doğu’nun iki güçlü edebiyat merkezi konumundadır.2012’de Esrârnâme’sini yayımladığınız Feridüddin Attar’ın İlahiname’sini de bu yıl yayımladınız. Edebiyatımızın Attar’a olan kesintisiz ilgisini nasıl izah ediyorsunuz?Son yıllarda ülkemizde tasavvufa daha çok önem verilmeye başlandı. Özellikle akademisyenlerin yaptığı telif ve çeviri çalışmaları ile birçok eser okur ile buluştu. Bu arada Doğu dillerinden yapılan çevirilerde de çevirmenlerin ustalaşmaya başladığını görüyorum. Üniversitelerin rolü de inkâr edilemez.Hafız, Sadık Hidayet, Sohrâb-i Sipihri gibi çok önemli şair ve yazarları çevirerek okurun dikkatini İran edebiyatına yönlendiriyorsunuz. Yönü Batı’ya dönük edebiyat ortamımızda İran edebiyatıyla okur arasında ne tür sorunlar gözlemliyorsunuz?Artık yüzü Batı’ya dönük okurlar, yapılan kaliteli çevirilerle, araştırmalarla Doğu’nun hazinelerini fark etmeye başladı. Üniversiteler ne yazık ki bu alanda sınıfta kaldı. Kendi yayınevlerini kurup piyasa ortamında yarışa giremedi. Yapı Kredi Yayınları ile Modern İran Edebiyatını Türkiye’ye tanıtmaya çalıştım. Mesela artık bir “Sadık Hidayet okur kitlesi” oluştu. Türk okuru İran hikâyecilerini, romancılarını tanıdıkça “Neden bu alanda geç kaldık?” diye soracaktır. Burada şu hususu hatırlatmakta yarar var. İyi çeviri yapmak için elde iyi sözlük olması gerek. Ben, İstanbul Üniversitesi’ni İbrahim Olgun ile Cemşid Drahşan’ın yirmi beşer bin maddelik sözlükleriyle bitirdim. Madde sayısı bu kadar kısıtlı olan bir sözlükle hangi çeviri hareketi başarılı olabilir ki? Otuz yıldan fazla bir süredir sözlük çalışması yapıyorum. Hazırladığım sözlüklerin faydalı olduğunu da görüyorum.Yıllardır İran edebiyatını izliyorsunuz, İran’da Türk edebiyatına bakış ve ilgi nasıl?Ne yazık ki İranlılar ne Klasik Türk Edebiyatını ne Modern Türk Edebiyatını hakkıyla tanıyor. İstanbul Türkçesini öğrenme hevesi son yıllarda başladı. Şimdiye kadar Farsçaya çevrilen eserlere bakarsanız, hayli düşük bir rakamla karşılaşırsınız. İki ülke arasındaki ekonomi, siyaset ve kültür münasebetleri geliştikçe ilgi daha da artacaktır. Türkiye’de birçok Fars dili ve edebiyatı kürsüsü, anabilim dalı veya bölüm düzeyinde öğrenci yetiştirmektedir. Henüz İran üniversitelerinde “dört başı mamur” bir Türk dili ve edebiyatı bölümü yoktur.Tezgâhınızda çevirisi devam eden yeni çalışmalarınız neler?Kısmet olursa, Attar’ın ‘Musibetname’ adlı mesnevisiyle devam edeceğim. Modern şairlerden de Ahmed-i Şamlu tezgahta olacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder