31 Ekim 2014 Cuma

Unutursam hatırlat

İzleyicisini sık sık geçmişe götüren Çağan Irmak, yeni filmi Unutursam Fısılda’da bu kez 70’li yıllara yol alıyor. Dönemin müzikleri ve kıyafetlerinin perdeye yansıdığı filmin eses oğlanı nostalji. ‘Çağan Irmak seyircisi’nin beklentilerini tastamam karşılayacak filmden geriye kalan ise Farah Zeynep Abdullah’ın başarılı oyunculuğu.Yaşadığımız çağın hastalıklarından biri de nostalji. Evlerden uzak olsun, kanser varken nostalji hastalık bile sayılmayabilir belki. Fakat modadan müziğe, sinemadan edebiyata kadar bir nostaljidir gidiyor. Nereye yüzümüzü çevirsek bir retro hevesi, yaşadığı zamandan kaçma telaşı. Herkesin Altın Çağ’ı kendine tabii. Kimi çocukluğunun hayalinde, kimi 80’lere özlem duyar, kimi 70’lere... Woody Allen, Paris’te Geceyarısı filminde bu Altın Çağ sendromuna kendince bir reçete yazmıştı: Altın Çağ geride kaldı. Aslında o güzel günler de bugünden farklı değildi; hepsi birbirinden beter. Bundan gayrı herkes yaşadığı dönemde kendi altın çağını oluşturmaya bakmalı! Çağan Irmak, kendi zamanından kaçıp sıklıkla nostaljiye sığınan bir yönetmen. Bu zamanda geçen filmleri bile aslında bizim yaşadığımız zamanda değil, başka bir ‘paralel’ evrende geçer. 29 Ekim’de gösterime giren Unutursam Fısılda, bu kez 70’li yıllara götürüyor seyirciyi. Bir zamanların ünlü şarkıcısı Ayperi, muhasebecisinin bir oyunuyla elindeki her şeyi kaybeder ve yıllar önce terk ettiği memleketi Tire’ye geri döner. Tire’de ablasından başka kimse yoktur. Ablasıyla yıllar öncesine dayanan hesaplaşması çetin geçecektir. İki yaşlı kardeşin yüzleşmesi geçmişin hatıralarını da beraberinde getirir. Bu vesileyle 70’li yılların müzik dünyası, şarkıları ve şöhret yolculuğu da perdeye yansır. AH O 70’LER YOK MU... Unutursam Fısılda, Çağan Irmak’ın ‘kaçış’ sinemasından yeni bir örnek. Bu kez 70’lere kaçıyoruz hep beraber. Ege yine kadrajda fakat filmi ve karakterleri sempatik kılacak kadar değil. Çünkü bu filmin esas kızı 70’lerin ünlü şarkıcısı Ayperi olduğu gibi esas oğlanı da nostaljidir. Plastik özlemlerle örgülenen bir nostalji. “Ah o 70’ler yok mu, o zamanlar her şey mümkündü” nostaljisi. Esasen bütün film, memleketine dönen yaşlı Ayperi’nin hastalığı dolayısıyla hemen her şeyi unutmadan önce son bir kez hatırlaması üzerine kurulu. Ayperi, belki de son kez hayatını gözden geçirecek, bu yolda ablasıyla çetin bir hesaplaşmaya girecek ve ondan sonra unutuluş başlayacak. Fakat filmin hafıza yahut hafıza kaybıyla ilişkisi ışıltılı bir nostalji hevesinden öteye geçmiyor. Belki de Proust’un dediği gibi, sadece nesnelerin nostaljisi. Dolayısıyla kıyafetler de, müzik de, renkler ve ışıklar da kendini teslim etmeyen seyirciyi 70’lere götürmek için yeterli olmuyor. Dünden razı olanlara diyecek sözümüz yok. Unutursam Fısılda’nın gösterdiği bir başka şey, Çağan Irmak’ın Babam ve Oğlum sendromu. Dönüp dolaşıp o yola tekrar giriyor. Ne vakit genç Ayperi gibi çeperini yırtıp başka dünyalara açılsa, çok geçmeden yaşlı Ayperi gibi ‘memleketine’, yani Babam ve Oğlum’un dünyasına dönüyor. Irmak’ın ‘formül’ü Unutursam Fısılda için de geçerli: Hasta bir karakter yaz, onu en yakınındakiyle çatıştır, sonra ikisinin geçmişine git, nostaljik şarkılar ekle, plastik bir umut ışığı ve gözyaşı... Doğrusu, her zaman iş yapacak bir formül. Hele Unutursam Fısılda’da Hümeyra ve Işıl Yücesoy’un oyunculuklarıyla köpürecek iki ‘drama queen’ sayesinde meseleyi daha da garantiye alırsanız, endişelenecek bir şey kalmaz. Bu formülün iş yapıp yapmaması ayrı konu fakat Unutursam Fısılda, Çağan Irmak sineması için geri adımdır. Belki de bir yerinde sayma. Ama aynı zamanda, ‘Çağan Irmak seyircisi’nin beklentilerini tastamam karşılayacak, Farah Zeynep Abdullah’ın görülesi oyunculuğu ile hatırlanacak şurup şeker bir yapım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder