24 Ekim 2014 Cuma

Gönülden gönle giden yollar

‘Birleşen Gönüller’, Gönüllüler Hareketi’nin eğitim hamlesinden bir sayfa gösteriyor. Hollywood ayarındaki prodüksiyonu ve etkileyici hikâyesiyle sinemamız içinde kendine belli bir yer edinecek yapım, ‘Hizmet filmleri’ arasında ise izlediklerimizin en iyisi.Bütün dünya milletlerini bir şekilde etkileyen İkinci Dünya Savaşı, sinemanın hemen bütün ekol ve akımlarında kendine yer buldu. Ne var ki, yaşına oranla özgün ve evrensel bir sinema dili oluşturamayan Türk sineması, katılmasak da dolaylı olarak etkilendiğimiz 2. Dünya Savaşı bahsinde ‘akranlarının’ çok gerisinde. Yakın zamanda Burak Cem Arlıer’in yönettiği ve ‘bizim Schindler’imizi anlatan ‘Türk Pasaportu’ (2011) adlı belgesel zayıf da olsa bu konudaki sayılı örneklerden biriydi. Bugün gösterime giren ‘Birleşen Gönüller’, özellikle prodüksiyon anlamındaki kalitesiyle sinemamızın bu alandaki açığını önemli ölçüde kapatıyor. Tabii ki ‘Birleşen Gönüller’in derdi, sinema tarihinde hayli dolgun bir külliyata sahip 2. Dünya Savaşı filmlerine yeni bir katkı yapmak değil.Hasan Kıraç’ın yönettiği film, zaman ve mekân aşıp gönüllere ulaşan ‘Gönüllüler Hareketi’nin sınırları aşan eğitim hamlesinden bir sayfa anlatıyor. Bunu yaparken de Türk sinemasının standartlarının hayli üzerinde bir prodüksiyonla 2. Dünya Savaşı’na uzanan bir dönem işine imza atıyor. Hikâye, 1990’ların başında Yunus ve Dilek çiftinin çocuklarıyla birlikte Kazakistan’a yolculuğu ile başlıyor. Literatürdeki karşılığıyla hicret... Türkiye’den yola çıkan bir grup insan, henüz inşaat halinde olan Kazak-Türk Lisesi’ni hazır edip Kazak öğrencilere Anadolu insanının yardım elini uzatmak için yola çıkar. Dilek’in kafası biraz karışık olsa da kocası ve çocuğu ile birlikte Kazakistan’a vardıklarında kendilerini karşılayan Cennet teyze, onu teskin eder. Dilek’in çocuğu hastalanınca yardıma koşan da Cennet teyze olur. Film, bu noktadan sonra Cennet teyzenin hikâyesine geçiyor. 2. Dünya Savaşı da burada devreye giriyor. Kuzey Kafkasya’da Niyaz ve Cennet evlendikten kısa bir süre sonra büyük savaş patlak verir. Niyaz’ın Kızılordu’ya katılmasıyla ayrılırlar. Niyaz cephede savaşırken Nazi işgali Cennet’in köyüne kadar gelir. Cennet ve bütün köy halkı Almanya’ya, çalışma kamplarına gönderilir. Bu kamplara giden bir trende Cennet ile Niyaz tekrar kavuşur ancak birlikte kaçma girişimi başarısızlıkla sonuçlanınca bir daha birbirlerini göremezler. Niyaz’dan ayrı düşen Cennet, ne vatanına geri dönebilir ne de kocasından haber alır. Artık iyice yaşlansa da Cennet, Yunus ve Dilek çiftinin Kazakistan’a gelişini, 50 yıldır beklediği Niyaz’ın da geri geleceğine bir işaret sayar.HOLLYWOOD STANDARTLARINDA BİR PRODÜKSİYONNiyazi Sanlı imzalı ‘Aşka Son Bakış’ adlı romanın kaynaklık ettiği ‘Birleşen Gönüller’ ilk başta prodüksiyonuyla dikkat çekiyor. Özellikle Nazi kampları, 2. Dünya Savaşı sahneleri ve Kafkasya bölümlerindeki set tasarımı, sanat yönetimi, dekor ve kostüm tasarımı Hollywood ayarında. Türk sinemasının hayli üzerinde bir dönem filmi Birleşen Gönüller. Oyunculuk bahsinde, Cennet ile Niyaz’ın gençlik hallerini oynayan iki oyuncu, Hande Soral ve Serkan Şenalp göz dolduruyor. Ve tabii ki finale doğru devreye giren usta oyuncu Fikret Hakan’ı perdede görmek ayrı bir güzellik. Kilit bir rolde karşımıza çıkan Hakan, filmin oyuncu kalitesini yukarıya taşıyor. Dilek rolünde Yağmur Kaşifoğlu, karakterin duygusal gel-gitlerini iyi yansıtırken Yunus öğretmende Atılgan Gümüş de üzerine düşeni yapıyor.Senaryoda ise birtakım gedikler göze çarpıyor. Cennet ile Niyaz’ın hikâyesinin anlatıldığı bölümlerde karşımıza pek çıkmayan ‘mesaj kaygısı’, Kazakistan’a giden Hizmet gönüllülerinin neredeyse her diyaloğunda kendini gösteriyor. Bu bölümdeki diyaloglar biraz daha incelikli olabilse filmin etkileyici hikâyesiyle bütünleşmiş bir yapıya kavuşabilirdi. Film, Cennet-Niyaz ve Yunus-Dilek olmak üzere iki hikâye kolundan ilerliyor fakat hangisinin ana hikâye, hangisinin yan hikâye olduğu net değil. Ana hikâye gibi izlediğimiz Cennet’in öyküsü, finalde birdenbire yan hikâye oluyor. Ayrıca Cennet ile birlikte bütün köylünün Nazi kamplarına gitmesine neden olan ve Tarantino’nun ‘Soysuzlar Çetesi’ni fazlaca hatırlatan küçük kızın bir daha görünmemesi senaryo matematiğinde önemli bir sorun. Finalde mesajı pekiştirmek için yapılan hamle ise filmin sinemasal dilini olumsuz yönde etkilediği gibi o etkileyici hikâyenin bir ‘tanıtım filmi’ boyutuna indirgenmesine neden olabilir.Sonuç olarak; ‘Birleşen Gönüller’, Hollywood ayarındaki prodüksiyonu, oyunculukları ve etkileyici hikâyesiyle sinemamız içinde kendine belli bir yer edineceği gibi ‘Hizmet filmleri’ arasında ise şimdiye kadar izlediklerimizin en iyisi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder