22 Ekim 2015 Perşembe

Sel ‘ailesi' 25 yaşında

Yayın hayatına 1990 yılında başlayan Sel Yayınları, önceki akşam Pera Müzesi'nde bir davetle 25. yılını kutladı. 25 yılda yaklaşık 900 kitabın, 400 kadar yazarın katıldığı ‘ailenin' hikâyesini anlatan İrfan Sancı, bütün bu süre boyunca yapmak istedikleri, hayal ettikleri hemen her şeyi yaptıklarını söylüyor.

“Yayınevi kelimesi birleşik bir kelime, bunun içinde ev kelimesinin ayrıca yer aldığını zaman zaman gözden kaçırıyor olabiliriz. Gözünüzün önüne dağınık ve değişik bir yapı getirin. Ve çeşitli büyüklükte odalarda, salonlarda yaşayan yazarlar ve çevirmenler var. Bunların bir arada uyumlu bir biçimde varlıklarını sürdürmeleri dışarıdan bakıldığında mantıklı gibi görülebilir ama kolay değildir. Yazar yayıneviyle ilişki kurduğunda komşularının kim olacağını merak eder. Yan odada Salâh Birsel'in yüksek sesle yazdıklarını okuduğunu bilmek insana iyi gelir. Üst katta Ferit Edgü'nün pipo kokularının gelmesi, çatı katında İskender'in dans etmesi insana iyi gelir. Elias Canetti'yle konuşmak, ahbaplık etmek iyi gelir…” Önceki akşam Sel Yayınları'nın 25. yıl kutlamasında yazar için yayınevinin önemini bu sözlerle anlattı Enis Batur. Komşu olmak, bir bakıma aile olmaktır da. Sel bu imkânı yazarlarına veren ender yayınevlerinden. 1990 yılında İrfan Bey ve Selma Hanım'ın el ele verip kurduğu Sel'in hikâyesini İrfan Sancı'yla konuştuk.

Bir yayınevi nasıl doğar? İlk adımlar nasıl atılır? Hangi hayaller insanı bir yayınevi kurmaya iter? İrfan Bey anlatıyor… “80 sonrası politik tutukluydum, cezaevinden 1985'te tahliye oldum. Sonra iş aramaya başladım, çeşitli gazetelerde musahhihlik yapıyordum, o zamanlar saygınlığı da olan bir servisti. Bu arada, eve katkı sağlamak için akşamları yayınevlerinden okuma/düzeltme işi alıyordum.” Ama bütün bunları yaparken İrfan Bey'in kafasında kendi seçtiği metinlerin düzeltmesini yapmak vardır. Hemen bütün yayıncılar gibi, hiç parası olmadığı halde bir yayınevi açmanın hayalini kurar. Sonra bir gün Milliyet Yayınları için “Hizbullah, Kutsal Terörün İçyüzü” başlıklı bir kitabın redaktörlüğünü yapar İrfan Bey. “Kitabı okudum, teslim ettim, paramı aldım fakat kitap gelmiyor. Sordum tabii, ne oldu diye. Müdürü dedi ki: ‘Biz o kitabı beş bin bastık, koliledik, depoya koyduk ama dağıtmayacağız. Patron, dağıtmayın dedi.' O zaman ben hemen bana satın dedim.” Politik sebeplerle dağıtılmayan beş bin ‘Hizbullah' kitabını, ortada bir yayınevi bile yokken İrfan Sancı satın alır. “Aldık beş bin kitabı, götürdük bir tanıdığın matbaasına koyduk. Sonra üç beş arkadaş hepimiz kapakları ve künye sayfasını yırttık.” O arada tabii yayınevine isim konulur, logo yaptırılır ve Sel kapaklı ve künyeli ‘Hizbullah' raflardaki yerini alır.

Sel'in ilk kitabı böylece bir gazeteci kitabı olur. İrfan Bey'e, eşi Selma Hanım'la (dizgi ve mizanpaj işleri ona emanet) çıktıkları yolda nasıl bir yayıncılık yapmayı tasarladıklarını sorduğumuzda gerçekleşmeyen bir tasarısından da bahsediyor: “İlk başta kafamda iki tür yayın çizgisi vardı, güncel-aktüel yayınları Sel Yayıncılık diye yapacaktım. Bir de ‘değişen zaman içinde değişmeyen gerçeklik' anlamından dolayı Töz diye bir şey yapmak istiyordum. Sel'e başlayınca, koşullar öyle icap etti Töz kaldı. O dönem, 12 Eylül sonrası gazeteci kitapları vardı. Ben de gazeteci kitapları yayımladım ama asıl yapmak istediğim o değildi tabii. Çok kısa zamanda altıncı yedinci kitabımız Borges, Neruda gibi isimler oldu.” 25 yılda 900 kadar kitap yayınlandı Sel etiketiyle, 400 kadar da yazar katıldı aileye. İrfan Bey, bütün bu süre boyunca, ki maddi zorluk çektikleri çok da zaman olmuş ama, yapmak istedikleri, hayal ettikleri hemen her şeyi yaptıklarını söylüyor. Söz gelimi Steinbeck'in yayıncısı olmak, Canetti'nin Galeano'nun ya da Salâh Birsel'in, Ferit Edgü'nün…

“Başından beri yelpazemiz geniş, algılarımız açık. Bir tema üstüne bir kitap yayınlamak istediğimizde hemen onun üstüne bir seri yaptık. Adımız da müsait, ŞiirSel, DüşünSel, ÇizgiSel…” Bu noktada İrfan Bey yayınevinin özellikle son 5 senesini de ayrı değerlendiriyor. Kızı Bilge Sancı'nın yayınevi ekibine dâhil olması ve DüşünSel, KentSel serilerini yönetmesiyle nitelik olarak daha da güçlendiklerini ifade ediyor. Edebiyat kitaplarının yanı sıra 13 farklı alt başlıkla geniş bir çizgide seyrediyor yayınevi. Bunun sebeplerini şöyle anlatıyor İrfan Bey: “ÇeviribilimSel, Tarihe tanıklık, QueerDüş'ün Serisi, Kadın Kitaplığı… Başlıkları böyle koyup sınırları da çizdikten sonra bir hedef de gösteriyorsunuz. İlgilisi okur ya da okumaz. Diğer türlü Apollinaire'in metnini normal edebiyat içinde yayınlasak o zaman yanlış olur, okuru yanıltmış oluruz.”

“Kitaplarımızın yargılanması hükümetlerle ilgili değil”

Şimdiye kadar Sel Yayınları'nın on kitabı hakkında savcılık tarafından dava açıldı. Fransız yazar Jeanne Cordelier'in ‘Pamuk Prensesin Ölümü', William Burroughs'un ‘Yumuşak Makine', Guillaume Apollinaire'in ‘Genç Bir Don Juan'ın Maceraları' bu kitaplar arasında. “Bizim yayıncılığımızın buralara toslaması tamamen sistemle ilgili. Yurtdışından ‘Türkler Apollinaire'i yargılıyor' diye röportaj için geldiler. Bir de o zaman ‘dinci' bir hükümet var. Hep dincilikle ilgisi yok diyordum. Bu tamamen devlet refleksi. Enis Batur'un, Metin Üstündağ'ın, Mehmet Ergüven'in kitabının dava geçirmesi hükümetler meselesi değil.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder