27 Aralık 2014 Cumartesi

Merâgî yılı sessiz sedasız sona eriyor

UNESCO, 2014 yılını Abdülkadir Merâgî yılı ilan etmişti. Peki bu senenin bitmesine sayılı günler kala, 600 yıl önce, müzikoloji alanında en önemli eserlerden Makâsid’ül Elhân’ı yazan Merâgî ile ilgili ne yapıldı? Cevabı Gazi Üniversitesi Türk Müziği Devlet Konservatuarı Müdürü Prof. Dr. Gülçin Yahya Kaçar veriyor: “Sadece bir iki konuşmayla Merâgî yılını maalesef geçirdik.”ÜNAL LİVANELİ ANKARA-Türk müziği bilgini ve bestecisi Abdülkadir Merâgî (1353-1435) UNESCO’nun 2014’ü Merâgî Yılı ilan etmesiyle gündeme geldi. Dünyanın birçok ülkesinden müzik araştırmacıları Merâgî’nin eserlerini inceleyip hakkında makaleler yazıyor. Farklı ülkelerde Itri ve Dede Efendi ile birlikte eserleri en çok dinlenen Türk bestecilerden biri olan Merâgî, ülkemizde Türk müziği araştırmacı ve icracıları dışında yeterince tanınmıyor. Gazi Üniversitesi Türk Müziği Devlet Konservatuarı Müdürü Prof. Dr. Gülçin Yahya Kaçar, “Avrupa ve dünyada Batı müziği ile uğraşanlar gerçek Türk musikisine ulaşabiliyor. Merâgî ve Itri’nin bestelerini onlar dinliyor ama Türkiye’de maalesef bilinmiyor.” diyor.Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO), Abdülkadir Merâgî’nin müzikoloji alanındaki eseri “Makâsid’ül Elhân”ın yazılışının 600. yıldönümünü bu yılki ‘anma ve kutlama’ yıldönümleri arasına aldı. Gülçin Yahya Kaçar, UNESCO’nun bu adımına rağmen 2014’te ülkemizde Merâgî’yle ilgili bir elin parmakları kadar az çalışma yapıldığını ifade ediyor. 12 sanatçı ve akademisyenin desteği ile Merâgî’nin eserlerinden oluşan müzik albümü hazırlayan Kaçar, “Sadece bir iki konuşmayla Merâgî yılını maalesef geçirdik.” diyor. Türk müziği üzerine araştırma yapan dünya çapında araştırmacıların Merâgî ile özel ilgilendiğini anlatan Kaçar, şu bilgiyi veriyor: “Türk musikisini araştıranlar, Safiyüddin’den sonra ikinci adres olarak ona müracaat ediyorlar. Çok detaylı çalışıyor olmaları bana ilginç geldi. Osmanlıcayı çok iyi okuyorlar. Bütün Türk musikisi edvarına hakimler.”Gazi Üniversitesi Türk Müziği Devlet Konservatuarı Müzikoloji bölümünden Yrd. Doç. Dr. Recep Uslu ise 2000’li yıllarda başlayan Merâgî ile ilgili bilimsel çalışmaların geç kaldığını belirtiyor. Kültür çalışmalarının birkaç kişinin omzunda gitmeyeceğini söyleyen Uslu, Merâgî’nin geniş kitlelere ulaşması için özel gayretler gerektiğini belirtiyor. Konserlerin geniş kitlelere ulaşmada bir yöntem olabileceğini hatırlatan Uslu, “Merâgî eserlerini Farsça yazdığı için sözleri bilmeyenlere garip gelebilir. Timur ve II. Murad’a yazdığı Türkçe besteler var. Kendi gitmeden oğluyla II. Murad’a övgü dolu bir eserini göndermesi önemli.” diyor. Merâgî’nin ünlü kitabı Makâsid’ül Elhân’dan bir sayfa Mezarının yeri bilinmiyor Hace İbnü’l-Gaybi olarak da bilinen Abdülkadir Merâgî, İran’nın Merâga şehrinde dünyaya geldiği için bu isimle anılıyor. 10 yaşında hafız olan Merâgî, babasından Arapça, Farsça, hat, şiir, edebiyat ve musiki öğrenmiş. Sultan Ahmet Celayir, Timur ve Şahruh’un saraylarında müzik icra etmiş. Sultan II. Murad’a ithaf ettiği “Makâsid’ül Elhân” adlı eserini oğlu Abdülaziz ile birlikte Osmanlı sarayına göndermiş. Halen TRT repertuvarında Abdülkadir Merâgî’ye ait olarak kayıtlı 25 eser bulunduğu biliniyor. Günümüzde unutulan ve zorluğuyla bilinen Nevbeti Müretteb formunda besteler de yaptığı ifade ediliyor. Merâgî’nin aynı zamanda müzik aletleri de icat ettiği rivayetler arasında. Veba salgınında öldüğü için toplu mezarlardan birine gömüldüğü tahmin edilen Merâgî’nin mezarının nerede olduğu bilinmiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder