21 Kasım 2014 Cuma

Haftanın filmleri VİZYONDAKİLER'de; Yeter ki 'yüz'süz olmasın devrim

Açlık Oyunları serisinin final bölümünün iki bölüme ayrılması, bir koyundan kaç post çıkarırsak kârdır anlayışının yansıması. Nitekim, bu anlayışın izleri Alaycı Kuş Bölüm 1’de açıkça görülüyor. Sahneler ve diyaloglar yayıldıkça yayılıyor. ‘Devrim ateşinin’ filmin atmosferine yansımasındaki sorunlar da cabası.Son birkaç yıldır gençlik filmlerinin ısrarlı bir şekilde ‘isyan’ teması üzerinde durmasının ardında hangi lobilerin izini sürmeliyiz? Malum, ülkemizde yaşanan her olumsuz olayda yeni bir lobinin varlığını öğreniyoruz. Eğer birileri bugüne kadar adını koymadıysa, sinema üzerinden gençleri isyana teşvik eden bu sinsi kalkışmaya ‘isyan lobisi’ diyebiliriz. Ya da bugün yeni filmiyle gösterime giren Açlık Oyunları serisinden hareketle ‘Katniss Everdeen lobisi’! Son iki yılda gençlerin hem kurban hem kurtarıcı olduğu distopik filmleri hatırlayalım: Labirent: Ölümcül Kaçış, Uyumsuz, Uzay Oyunları, Sinyal, Dünya: Yeni Bir Başlangıç... Bunlar arasında Açlık Oyunları, Suzanne Collins’in çoksatan kitabının da rüzgarıyla diğerlerinden birkaç adım öne çıktı ve kısa sürede seriye dönüştü. Finalin ilk bölümünde Katniss Everdeen (Jennifer Lawrence), 13. Bölge’de uyanır. 13. Bölge’nin başkanı Coin (Julianne Moore) ile eski oyun kurucu Heavensbee (Philip Seymour Hoffman) Katniss’e ‘devrimin yüzü’ olmayı teklif eder. İlk başta tereddüt eden Katniss, Panem’i yöneten Başkan Snow’un (Donald Sutherland) 12. Bölge’yi yerle bir ettiğini görüp Peeta’nın kendisini suçlayan açıklamalarını da televizyondan izleyince teklifi kabul eder... Üç kitaplık Açlık Oyunları’nın dört film halinde sinemaya uyarlanması, bir koyundan kaç post çıkarırsak kârdır anlayışının yansıması. Nitekim, bu anlayışın izleri final bölümünde görülüyor. Sahneler ve diyaloglar yayıldıkça yayılıyor. Başkan Coin’in bitmeyen konuşmaları, Katniss’in tekrar tekrar komuta odasına çağırılması ve uzatmalı tereddütleri filmin ritminde aksamalara yol açıyor. ALGI OPERASYONU MU, PR ÇALIŞMASI MI? Filmin devrim bahsindeki çiğliği ayrı bir konu. 12 bölgenin halkını kurtuluşa ulaştıracak devrim, tamamen bir PR (Halka İlişkiler) çalışması olarak yürütülüyor. Barry Levinson’ın yönettiği Başkanın Adamları’nı (1997) -ya da bugünün Türkiye’sini- hatırlatan medya üzerinden bir algı savaşı izliyoruz. Arap Baharı’yla birlikte kitlesel olaylarda medyanın çekingen tavrının yanında sosyal medyanın ne derece etkin bir mücadele aracı olduğu görülmüştü. Açlık Oyunları’nda ise sosyal medyanın yerini eski usul tek sesli medya alıyor. Esasen, bir ideali ve hedefi olmayan Katniss Everdeen’in anlık öfke patlamalarından besleniyor devrim. Heavensbee’nin “Bize bir yüz gerek” ifadesinde kendini gösteren strateji için Katniss’e yaralıları ziyaret ettirmek ya da yaşadığı bölgenin nasıl yıkıldığını göstermek gerekiyor. Tıpkı Başkan Snow’un Peeta’yı kukla yapması gibi, Katniss de isyancıların kuklası. Bir farkla; Katniss gönüllü, Peeta’nın ise beyni yıkanmış! Bu ilkel ve kaba konumlandırma serinin iki filmdir hazırladığı distopik atmosferi, baskıcı ve totaliter rejimlere, eğlence dünyasına ve gençliğin ‘uyuşturulmasına’ karşı söylemlerini yerle bir ediyor. Film, söyleme yansıyan isyan ruhunu ve bunun halklardaki karşılığını perdeye yansıtmakta başarısız. Belki de sinekten yağ çıkarma anlayışının etkisiyle filmdeki isyan coşkusu sadece Başkan Coin’in ‘ulusa sesleniş’lerinde havaya kalkan eller ile sınırlı. Bu yönüyle film, karakter ve hikâyenin yanı sıra atmosfer anlamında da kendi alanını daraltıyor. Geçtiğimiz aylarda hayatını kaybeden Philip Seymour Hoffman’a bir parantez açmadan olmaz. Heavansbee rolündeki Hoffman, bir sahnede “Yeri doldurulamayacak kimse yoktur.” diyor. Fakat perdede onu bir kez daha izleyince bu cümlenin sinema için geçerli olmadığını anlıyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder