11 Temmuz 2015 Cumartesi

Sinemanın ‘Şerif'i veda etti

Nasıl yaşanırsa yaşansın, her hayat ölüm ile eşitlenir. Fakat bazı ölümler, geride kalanlara bir devrin kapandığını haber verir.

Ömer Şerif'in ölüm haberi, her şeyden önce böylesi bir irkilme sebebi. Evet, bir devir kapandı. Kralların, darbelerin, devrimlerin olduğu kadar şatafatın, yoksulluğun ve Nil'in coğrafyasında bir ‘yıldızın' ölümünün hatırlattıkları, birkaç tarihi olaydan çok daha fazlasıdır. Her yaştan sinema izleyicisinin Arabistanlı Lawrence ve Dr. Jivago filmleriyle tanıdığı Mısırlı oyuncu Ömer Şerif, dün hayatını kaybetti. 83 yaşındaki oyuncu, Kahire'de, kalp krizi nedeniyle kaldırıldığı bir hastanede hayatını kaybetti.

EKSİLEREK YALNIZLAŞAN BİR ÖMÜR

Ömer Şerif, eksilerek yalnızlaşan bir hayat yaşadı. Kayıpların adamıydı. Her kaybettiğinde biraz daha eksildi. 1994'te Paris'te bir otelde kalp krizi geçirirken yardım için arayabileceği kimse yoktu. Kereste tüccarı Lübnanlı bir babanın oğlu olarak, Michel Chalhoub adıyla İskendireye'de doğdu Şerif. Krallık dönemini, kanlı darbeleri, devrimleri, isyanları gördü. Ümmü Gülsüm ile birlikte Mısır'ın dünyada bilinen iki büyük sanatçısından biriydi. Zirvede olduğu 60'larda Avrupa'nın lüks otellerinde kalır, magazin dünyasının gündeminden düşmezdi. Hızlı bir gece hayatı vardı. Avrupa sineması ve Hollywood'dan birçok ünlü kadınla kısa süreli birlikteliği oldu. Bu yönüyle “Doğu'nun ‘Tony Curtis'i” denilebilir onun için.

Sonra bir kadın girdi hayatına Ömer Şerif'in: Faten Hamama. Meslektaşıydı, fırtınalı bir aşkları oldu; 12 yıl sonra ayrıldılar. Ayrılıklarının 8. yılında da boşandılar. Hamama'dan sonra bir daha evlenmedi Şerif. Müslüman olması da Faten ile evlenebilmek içindi. Kabul ettiği tek çocuğu Tarık El-Şerif'in annesiydi. Onunla ayrıldıktan sonra bile hayatında bir tek Faten'i sevdiğini söylemekten hiç çekinmedi. Kaderin, belki de aşkın bir cilvesi. Sevdiği kadın geçen ay vefat etmişti; Faten Hamama'dan 23 gün sonra bir kalp krizi sonucu o da gitti.

BİR ANNE MİRASI: KUMAR

Müslüman olsa da Ömer Şerif, kumar tutkusuyla nam salmıştı. Özellikle gençliğinde briçte kendine has taktikleri olan, bu konuda yazılar kaleme almış, kumar âleminde çok iyi bilinen biriydi. Annesinden yadigardı kumar tutkusu. Annesi Claire, Kral Faruk ile aynı masada kumar oynayacak kadar ünlüydü. Sadece milyon dolarlar değil, kariyerini de kumarda kaybetti Ömer Şerif. 1978'de şöyle diyecekti: “Ellerimde bir deste kağıt olmadan yaşayabileceğimi sanmıyorum.” 70'lerden itibaren sert bir düşüş yaşadı, iflasın eşiğine geldi. Yaklaşık 10 yıl öncesine kadar bu zaafları devam etti. 2006'da o âlemden ‘emekliliğini' ilan etti: “Artık tamamen bıraktım. İşim dışında hiçbir tutkunun esiri olmamaya karar verdim. Pek çok tutkum vardı; briç, atlar, kumar... Artık ailemle birlikte farklı bir hayat yaşamak istiyorum, çünkü onlara yeterince zaman ayıramadım.”

1954'te, hayatının kadınıyla tanışacağı The Blazing Sun filmi, kariyerinin ilk büyük adımıydı. Sahne adı Ömer Şerif'i de bu filmden sonra aldı. 1962'de Arabistanlı Lawrence filmindeki Şerif Ali rolüyle dünyada tanındı. Bu film, sadece Mısır'da değil, Ortadoğu'da da tartışmaların odağında yer aldı. Devrim yıllarında umutsuz bir aşkın peşinden koşan Dr. Jivago rolü ise kariyerinin zirvesiydi. Bir Oscar adaylığı, iki Altın Küre ödülü aldı.

MÜBAREK'E DE MURSİ'YE DE KARŞIYDI

Altı dil (İngilizce, Fransızca, İspanyolca, İtalyanca, Arapça ve Yunanca) bilen bir oyuncu olarak bulunduğu coğrafyadaki meslektaşlarından avantajlıydı, ancak çalkantılı hayatı kariyerini erken bitirdi. 2011'de Mısır halkı Tahrir Meydanı'na döküldüğünde sâbık lider Hüsnü Mübarek'e karşı halkın yanında olmuştu: “Kendini çok iyi yöneten, hükümetten çok daha iyi yöneten halkın yanındayım. Cumhurbaşkanının istifa etmesi gerektiğini düşünüyorum. 30 yıldır cumhurbaşkanı, yeter!” Buna rağmen, Müslüman Kardeşler'i istemediğini de net bir şekilde ifade etmişti: “Yüzde 20'lik nüfusa sahip olmaları beni korkutuyor. Yasaklılardı, sokağa çıkmaya başladılar.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder