7 Temmuz 2015 Salı

Dergiyi üfleyerek götürüyorduk nefesimiz tükendi

İki aylık öykü dergisi Sarnıç, geçtiğimiz hafta Twitter hesabından derginin artık çıkmayacağını duyurdu. Hemen arkasından İzafi dergisi de iflas bayrağını çektiğini açıkladı. Maddî; zorluklara direnemeyen dergiler okuruna peşi sıra veda ederken Sarnıç Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Faruk Duman ile derginin 23 sayı süren yolculuğunu konuştuk.

Sarnıç'ı çıkarırken yola nasıl koyuldunuz, neler hayal etmiştiniz?

Biz başlarken, aylık, ince, ama insanların alıp bol bol seçilmiş güzel öykü okuyacakları bir dergi olsun istedik. Öykü kitaplarının özellikle, medyada, öne çıkması çok zor, hele de genç bir öykücüyse... Çok görüyorum, çok genç, çok önemli yazarlar bazen bir röportaj verme şansı bile bulamıyor. Tamam, insanlar bu dergide güzel öyküler okusun ama bir de her sayıda bir öykü kitabını öne çıkaralım ve okura tavsiye edelim dedik. Tabii bu düşünce bile bir dergi için kolları sıvamaya yetebiliyor. Sadece bu basit hevesle başlamıştık.

Peki misyonunu gerçekleştirdi mi dergi?

Tabii, bence net olarak... 23 sayıda, yapmak istediğini net olarak yaptı Sarnıç. Biz öykü kitaplarını önemseyeceğiz, çoğu zaman bir dosya konusu bulma şansı bulamayan kitapları, öykücüleri öne çıkaracağız ve iyi öyküler seçmeye çalışacağız dedik. Bundan başka da bir iddiamız zaten yoktu.

23 sayının ardından kapanma kararı geldi...

Sarnıç, genç bir yazarın kitabının üç-dört yazıyla, röportajla tanıtıldığı, odak haline getirildiği tek yayındı. Bu anlamda mutlaka bir boşluğu dolduruyordu. Zaten dergiyi artık yayınlayamayacağımızı duyurduğumuz zaman çok fazla mesaj aldık. Ne kadar sevildiğini, takip edildiğini, değer verildiğini anladık. Böyle günlerde bu tür beğeniler, dilekler daha çok ifade ediliyor tabii ama Türkiye'de özellikle öykü ve öykü üzerine yazılmış yazıları takip edenler çok kısıtlı. Biz aslında o kısıtlı çevreye bile birtakım tanıtım ve dağıtım sorunları yüzünden ulaşamadık. Ama bu yanlış anlaşılmasın, benim hiçbir zaman okurlar bu dergiyi niye almadı gibi bir sitemim olmadı. Çünkü kimse hiçbir yayını almak zorunda değil. Özellikle dergicilik bir gönül meselesidir. Siz istediğiniz, heves ettiğiniz için yaparsınız. Yüzlerce dergi çıkar, okur bunların içerisinden kimisini alır, kimisini almaz, kimisini iki ayda bir alır... O nedenle böyle bir sitemimiz yok. Yalnız bu tür yayınlarda bunu kaldıracak, sürdürecek bir sermayeniz yoksa sadece hoş bir deney olarak kalıyor.

İki sayı önce derginin mizanpajını değiştirdiniz, bu kısacık sürede ne değişti?

Tabii orada bir hata yaptık. Aslında hep heveslerimize, hayallerimize yeniliyoruz. Orada şöyle bir hata yaptık; son tasarımımızı yapan arkadaşlarımız çok güzel bir çalışma koydular önümüze, biz de heves ettik ve geçtik ama devamını düşünemedik tabii. Çünkü bu boyuta ve tasarıma geçince derginin maliyeti iki katına çıktı. Dolayısıyla orada hatalı olduğumuzu kabul etmemiz gerekiyor. Ama bir de şu var, başından beri Sarnıç tek bir sayılık bile -diyelim bir sayı 10 lira, o kadar bile- kâra geçmedi. Yani en iyi dönemlerinde bile hep kendini kurtardı. Dolayısıyla her seferinde yelkene üfleyerek götürdük ve artık yorucu oldu. Derginin son dönemde maliyetinin artması bir yana aslında baştan beri üfleyerek götürdüğümüz bir şeydi. Buraya kadar nefesimiz yetti diyebilirim.

Okur tepkileri nasıl, neler söylüyorlar?

Çok şaşırtıcı; yüzlerce mail, telefon, yüzlerce destek isteği… Sadece okurlardan değil, yüzlerce insan ne yapabiliriz diye bizi aradı. Kimi yayınevleri madem bu son sayı hazır, beraber yayınlayalım diyenler oldu. O yüzden çok duygulandırıcı, çok hoş, çok nazik, incelikli mesajlar aldık. Devam da ediyor bunlar ama tabii bunlara teşekkür etmekten başka yapacak bir şeyimiz yok.

Son sayıda odakta kim vardı peki? Yayınlanmayacağına göre ne olacak?

Son sayıda İnan Çetin'in Kureyş'in Kurtları kitabı odaktaydı... Hatta ben de bu sayının talihsiz yazarlarından biriyim. Çünkü ilk kez bir odak kitap için yazı yazdım. Dolayısıyla yazımı yayınlayamadım. Öyle kaldı ama belki bu son sayının pdf'ini paylaşabiliriz.

‘OKUR, DERGİLERE YÖN VERMEYE BAŞLADI'

Peki Türkiye'deki dergi okurunun nasıl bir profili var? Okurun dergilerden beklentileri neler?

Özellikle sarnıç gibi dergilerin çok daha kapalı devre okuru vardır. Genel anlamda, dergiye göre değil de toptan bir bakışa gidersek, bence Türkiye'de aslında dergi okuru yok diye bir şey söyleyemeyiz. Özellikle zamanın, genç okurun ruhunu yakalayabilen dergiler çok iyi, çok dikkatli takip ediliyor ve çok okunuyor. Dolayısıyla, son on yıldan bu yana, edebiyat dergiciliği dahil, okurun hem görsel, hem içerik hem de dil bakımından tavrı, tarzı beklentisi ve okurun kendi dili çok değişti. Bir bakıma, aslında bu okurun, genç kuşağın hayat anlayışı, bu yeni dergileri doğurdu. Artık okur da biraz dergilere yön vermeye başladı diyebiliriz yani...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder