12 Eylül 2014 Cuma

Casusun emeklisi olmaz

‘Hedefteki Adam’, Amerikalı gazeteci ve yazar Bill Granger’ın 1979-1993 arasında yayımlanan 15 kitaplık casusluk romanı serisinden uyarlama. Casusluk hikâyelerinin bütün klişelerini kullanan film, emekli bir CIA ajanının sahalara dönmesiyle eski defterlerin yeniden açılmasını konu ediniyor.‘Yalnız ve güzel ülke’mizin yöneticileri yok saymaya, kulağının üstüne yatmaya devam etse de istihbarat dünyası sinema marifetiyle gündemimize girmeye devam ediyor. Geçtiğimiz hafta Philip Seymour Hoffman’ın beyazperdede son kez göründüğü ‘İnsan Avı / A Most Wanted Man’, 2005’ten bu yana (öncesi var mı, yok mu ayrı bir mesele) bizi dinlediği ortaya çıkan iki ülkenin, Amerika ile Almanya’nın istihbarat savaşlarını konu alıyordu. Bu haftanın mönüsünde ise ‘Hedefteki Adam / The November Man’ var. Neyse ki, bu kez işin içinde bir Türk aile yok!Casusluk hikâyelerinin klişelerini bol kepçe seyircinin yüzüne boca eden ‘Hedefteki Adam’, emekli bir CIA ajanının sahalara dönmesiyle birlikte eski defterlerin açılmasını konu ediniyor. Eski CIA ajanı Peter Devereaux (Pierce Brosnan), Lozan’daki mekânında gözlerden ırak, emekliliğin tadını çıkarırken, halen görevde olan dostu John Hanley’nin teklifini reddedemez: Rusya’nın yeni devlet başkanı olması beklenen Arkady Federov’un (Lazar Ristovski) karanlık geçmişine dair çok önemli bilgilere sahip Alice Fournier (Olga Kurylenko) adlı tanığı korumak. Bir süre sonra Peter, bu görevin kendisini eski ‘talebesi’ David Mason (Luke Bracey) karşısında hedef durumuna soktuğunu fark eder. Olaylar ilerledikçe, istihbarat dünyasının olmazsa olmazı köstebeklerin ikili oyunları Deveroux ve Mason’ın karşısına çıkar.‘Hedefteki Adam’, Amerikalı gazeteci ve yazar Bill Granger’ın 1979-1993 arası yayımlanan 15 kitaplık casusluk romanı serisinden uyarlama. Film, her ne kadar orijinal adını (The November Man) serinin ilk kitabından alsa da senaryo, 1987’de yayımlanan ‘There Are No Spies’ romanına dayanıyor. Yaklaşık 40 yıl gazetecilik yapan Bill Granger’ın ‘espiyonaj yazarlığı’ için, Bourne serisinin yazarı Robert Ludlum’un birkaç gömlek altı dersek kafada az çok bir profil oluşur. Belki de bu yüzden, ‘Hedefteki Adam’ da Bourne serisinin ilk üç filminin bir hayli gerisinde.YETİŞ YA BOND!Bourne serisine benzeme çabası filmi izleyince ortaya çıksa da ilk başta, Pierce Brosnan’dan dolayı Bond filmleri akla geliyor. Malum, Brosnan, 80’lerde yanlış tercihler sonucu tıkanan seriyi 90’larda tazelemekle kalmamış, 2000’lere taşımıştı. Gerçi, ilk kez 007 olduğu ‘Altın Göz’ (1995) dışında diğer üç filmi Bond serisinin en kötüleri arasındaki yerini aldı ama yine de Brosnan’ın bu ‘efsane’ ajana verdiği emekler yabana atılmamalı. ‘Hedefteki Adam’ı, gözden düşmüş bir Bond’un yahut Bond oyuncusunun çırpınışı olarak izleyebiliriz. Akıllı dokunuşlar ve mizah desteği ile (hiç olmazsa birkaç zarif gönderme) yönetmen ve senaristler de meseleye böyle bakabilirmiş ama nerede o incelik!Casus filmi klişelerin en ham haliyle perdeye geldiği ‘Hedefteki Adam’, bu türün kilit unsuru ‘akıl oyunları’nı ise en yavan şekliyle işliyor. Karakter geçmişlerinde ve gelişimlerindeki mantık hataları, sıradan olay örgüsünde bile kendini gösteriyor. Belli ki yönetmen, kendisinin ilgilenmediği bu incelikleri, seyircinin de dert etmemesini umut ediyor. Casus öykülerinin biçim açısından vazgeçilmez özelliği ‘atmosfer’ çalışması neredeyse yok. Yönetmenin ve görüntü yönetmeninin, istihbarat dünyasının tekinsizliğine dair, mekân kurma, mizansen oluşturma gibi bir çabasını göremiyoruz. Haliyle film ekibinin bütün enerjisi araba takip ve aksiyon sahnelerine yoğunlaşıyor.Oyunculuklar açısından Pierce Brosnan, Bond günlerinin geride kaldığına bizi ikna etse de, kaşını kaldırıp buğulu ve umursamaz bir bakış atınca “Bende hâlâ Bond havası var” dedirtiyor; doğruya doğru! Olga Kurylenko’nun ‘Quantum of Solace’ta (2008) yeni Bond Daniel Craig ile oynadığını hatırlayınca filmin Bond’un nostaljisinden medet uman tercihleri daha acınası bir hal alıyor. Öte yandan, ‘Tito ve Ben’in (1992) unutulmazı, ‘Yeraltı’nın (1995) Blacky’si, Sırp oyuncu Lazar Ristovski’yi basmakalıp bir karakterde de olsa tekrar izlemek… İşte, 108 dakika boyunca yediğimiz bir çuval keçiboynuzundan geriye kalan 2 gram’lık bal bu olsa gerek!HEDEFTEKİ ADAMTHE NOVEMBER MANYÖNETMENROGER DONALDSONOYUNCULARPIERCE BROSNANOLGA KURYLENKOLuke Bracey

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder