27 Mayıs 2014 Salı

Ölümü hatırlatan ne var bu resimde, halbuki hayattayız hepimiz!

Yapı Kredi Kültür Merkezi'nde açılan “Oktay Rifat 100 Yaşında/Elleri Var Özgürlüğün” başlıklı sergi, şairin sanatını henüz tanımayanlar, yeniden keşfetmek isteyenler için iyi bir fırsat.Daha önce defalarca gördüğüm o ‘an’ı hayatından seçilmiş özel anların arasında gördüğümde, yine durup bir süre yüzleri çerçeveleyen gölgeli duyguların arasında dolaştım. Acele etmeden... Başka pencerelerden dünyayı seyre dalmış gibi görünen aslında aynı ‘büyük boşlukta’ kaybolmuş dört adam. Fotoğraf, zamanının iklimine uygun; sonbahar tozuna bulanmış sarımsı bir bulut gibi havada asılı kalmış sanki. Hemen yanında Melih Cevdet Anday’ın mısraları: “Dört kişi parkta çektirmişiz; Ben, Oktay, Orhan; bir de Şinasi./ Anlaşılan Sonbahar;/Kimimiz paltolu, kimimiz ceketli;/Yapraksız arkamızdaki ağaçlar./Henüz babası ölmemiş Oktay’ın,/Ben bıyıksızım,/Orhan Süleyman Efendi’yi tanımamış./Lakin ben hiç böyle mahzun olmadım./Ölümü hatırlatan ne var bu resimde?/Halbuki hayattayız hepimiz./Anday’ın böyle hissetmesine neden olan o ‘sarı keder’in sebebi neydi sahiden? Herkes hayattaydı ama bir gün olamayacaklardı. Belki yazar, o anın ‘ölümsüzlüğünü’ kendine ve ‘sonrakilere’ hatırlatmak istiyordu. Yazmanın en güçlü dürtülerinden birini bu fotoğrafla yakalamış; bile isteye edebiyat ve şiir tarihine hediye etmek istemişti sanırım. O ‘dörtlü’nün yanından ayrıldıktan sonra Oktay Rifat’ın hayat hikâyesinde, yazı kardeşliğinin merhametiyle dolaştım. Paltosunun üzerinde sahibinin kokusuna sadık bir kedi misali uzanmış kasketine bakarken kullandığı bütün şapkaların sadece ona yakışan mısraları gibi başıyla ne kadar uyumlu olduğunu düşündüm. Resim yapar gibi tasarladığı şiirleri, romanları, oyunları, denemeleri onun dünyasının özel renkleriyle hakiki varlığına kavuşuyordu.Oğuz Demiralp, sergi için hazırlanan kitaba hazırladığı yazıda Oktay Rifat’ın yazın dünyasının metafizik boyutlarına değinirken şu alıntıyı yapmış: “Bir zaman ışıldıyor ardımda şimdi, geçmeyen bir zaman, seyrek bir yokuş, yitik kervanların toplamı”.Sanatçıların kişisel eşyalarının da sergilendiği bu tür sergilerin kendi içindeki anlam katmanlarında da ‘metafizik’ işaretler görmeye meyilli olduğumdan belki, fotoğraflara, daktilosuna, pasaportuna, kalemlerine, hokkasına, mektuplarına, el yazmalarına bakarken aklın ve gerçeğin sınırlarını aşan ‘zamansızlığı’ görüyorum. O vakit Oktay Rifat hasır şapkasıyla ‘Kıyıda’ beliriyor: “Bu gölün kıyısında ne söğüt dalı/Ne suda ışıldayan çakıl/Ne sarı çiçekler açan çalı/Uzaktaki sazlara bakıyorum/Kilitlenmiş akşamla kapalı/( …)/Bir kuş mu kalkacak oradan yabanıl/Bir sandal mı çıkacak yarım/Yoksa geceye dönüşen gizden/Saklı bir ay mı doğacak bizden./(…)/Ozanlar böyledir işte/Ya varılmaz umutlar peşindedirler/Ya anlaşılmaz bir bekleyişte/”. Oktay Rifat’ın güçlü düşünsel dünyasını besleyen incelikli, berrak, çocuksu şiiri onu Tanpınar’dan sonra zaman kavramının ikinci büyük şairi yapar mı bilmiyorum ama gölün yüzeyinde usulca genişleyen tılsımlı bir çember gibi boşluğunun bıraktığı sessizliği dolduruyor.Sonra sanki hiç bitmesin diye yaptığı, ‘yaptıklarım resim olmadı bir türlü’ dediği resimler... Çocukluğundan beri ömrün ‘ah’larını ağaçla, kuşla, bulutla, balıkla, yazıyla, resimle, varlığın hakikatiyle anlamayı istemesinin nedenini izleyici/okur, aile ağacının köklerini izleyerek keşfedebilir. Annesi Münevver Hanım’ın kız kardeşi Nazım Hikmet’in annesi ressam Celile Hanım’ın aile portreleri, Rifat’ın, “Zayıf, hastalıklı, ama inanılmaz bir enerji ve tutkuyla kendini okuyup yazmaya adamış” dediği babası Samih Rifat’ın fotoğraflı hikâyesi, şair Metin Eloğlu’nun fırçasıyla kendi portresi, onun sanata, edebiyata tutunduğu dalları iyi gösteriyor.Oktay Rifat, “Bugün şiir yazıyorsak, düz yazının anlatamayacağı şeyler var da ondan” dese de o resimle, romanla, oyunlarıyla şiiri buluşturabilen ender şairlerden biridir. Gençlere “öteki çağdaş sanatlarla şiiriniz arasında bir bağlantı kuramıyorsanız kusuru kendinizde arayın” demesinin sebebi de şiiri gibi ‘zamansız’. Yapı Kredi Kültür Merkezi’nde açılan “Oktay Rifat 100 Yaşında/Elleri Var Özgürlüğün” başlıklı sergi, onun sanatını henüz tanımayanlar ve yeniden keşfetmek isteyenler için iyi bir fırsat.Melih Cevdet Anday’ın şiir yazdığı, sergide de yer alan o fotoğraf: “Dört kişi parkta çektirmişiz; Ben, Oktay, Orhan; bir de Şinasi. Anlaşılan Sonbahar;Kimimiz paltolu, kimimiz ceketli;Yapraksız arkamızdaki ağaçlar.Henüz babası ölmemiş Oktay’ın,Ben bıyıksızım,Orhan Süleyman Efendi’yi tanımamış.Lakin ben hiç böyle mahzun olmadım.Ölümü hatırlatan ne var bu resimde?Halbuki hayattayız hepimiz”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder