21 Mayıs 2014 Çarşamba

Fikir şiddeti taarruzu altındayız

Maruz kaldığımız şiddet türlerini üçleme şeklinde sahneleyen Tiyatro Artı’nın son oyunu ‘Kalem’in prömiyeri 19. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında yapılacak. Daha önce kadına (Ayna) ve çocuğa yönelik şiddeti (Şeker) ele alan ekip, bu kez ağırlığını artık günden güne daha fazla hissettiren fikre yönelik şiddeti sorguluyor.Kadına, çocuğa ve fikre şiddet… Gün geçmiyor ki, bir şiddet haberiyle karşılaşmayalım. Her an her yerde taarruz altındayız. Kadınlar öldürülüyor, dövülüyor, sadece büyük şehirlerde değil, ülkemizin her yerinde çocuklar şiddete maruz kalıyor. Ve elbette fikirlere tahakküm ediliyor. Üç şiddet türü de artık dozunu artırmış durumda. Bakınız Soma! Madende yaşanan patlamanın, acıların ve can kayıplarının tekme, tokat faciasına nasıl dönüştüğü ortada. Farklı ve deneysel oyunlarıyla bilinen Harbiye’deki Tiyatro Artı, ilkini 2012’de sahneye taşıdığı şiddet üçlemesinin üçüncü oyunu, fikre yönelik şiddeti anlatan Kalem’i izleyici ile buluşturmaya hazırlanıyor. 5 Haziran’da sona erecek olan 19. İstanbul Tiyatro Festivali’nde prömiyeri yapılacak tek perdelik Kalem, yerli oyunlar arasında dikkat çekiyor.Festival kapsamında 3-4 Haziran’da Salon İKSV’de sahnelenecek olan Kalem’de, “Karşılaştığımız ya da yaşadığımız bir olayı içsel olarak nasıl değerlendiririz?”, “Bize öğretilenlerle o olayı dışarıdan nasıl değerlendiririz?” gibi soruların cevabı verilmeye çalışılıyor. Bir dönem fikri ve siyasi çalışmalara katılan, yaşadığı bir olaydan sonra inancını yitiren ve kendini toplumdan izole etmeye karar veren oyunun ana karakteri (adı sanı yok), insanları sevmeye, topluma karışmaya karar verir. Taksim metrosundan indikten sonra İstiklal Caddesi’ni yürüyerek, orada gördüklerini hem toplumsal öğretilerle hem de hissettikleriyle muhakeme eder.Oyunun metin yazarı Didem Kaplan, şiddet üçlemesinin ortaya çıkmasında yüzevurumcu tiyatro/suratına tiyatro (İngilizce: in-yer-face theatre) akımının etkisi olduğunu söylüyor. Ama ters bir etki bu. Şöyle ki: In-yer-face, 1990’larda İngiltere’de ortaya çıkan, seyircinin oyuna katılmasını ve onu şoke edici unsurlarla etkilemeyi amaçlayan bir tiyatro anlayışı. Yani sahnenin ortasında basbayağı şiddet yaşanıyor. Kaplan, “Bu akımın etkisiyle Türkiye’de sahnelenen oyunlarda şunu fark ettik. Sahnede şiddet çok fazla görünüyordu ama kimse şiddeti içselleştirmemişti. O zaman aklımıza şu soru geldi: Tepki ve şiddet göstererek sen bir yere varabilir misin?” diyor. Bu sorudan hareketle ortaya çıkan üçlemede ekip, sahnede şiddeti göstermek yerine ‘şiddet’ mevzusunu irdelemeyi tercih etmiş.Üçlemenin ilk oyunu, kadına şiddeti ele alan Ayna’da, sahneye 12 kabin içine 12 seyirci yerleştirilmiş ve gerçek şiddet hikâyeleri anlatılmıştı. İkinci oyun olan ‘Şeker’de ise çocuklara yönelik şiddet ve şiddet sonucu hayatını kaybeden çocuklar ele alınmıştı. Didem Kaplan, Şeker’le ilgili olarak, “Toplumsal baskılar, öğretilerimiz, kimi zaman dinin bir korku şekliyle aktarılıyor olması, sevgi ve paylaşımdan ziyade, korkuyla bir şeyleri öğrenme olgusu, aslında farkında olmadan şiddete meyil ortaya çıkarıyor.” diyor ve “Hazır bilgi veriyoruz onlara. Bir şeyi çözümlemeye dair kapı açmaktan çok hep hazır bilgi sunuyoruz.” ifadelerini ekliyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder