2 Temmuz 2014 Çarşamba

Yahya Kemal’lerin Dergâh’ı 91 yıl sonra elimizde

Yahya Kemal ve arkadaşları tarafından 1921 ile 1923 yılları arasında 42 sayı çıkarılan Dergâh dergisi, Türk Tarih Kurumu tarafından 4 cilt halinde yeniden yayımlandı. Dr. Arslan Tekin ve Dr. Ahmet Zeki İzgöer’ün hazırladığı derginin tamamı günümüz Türkçesine aktarılmış.Ahmet Hamdi Tanpınar, “Yahya Kemal” isimli kitabında dönemin (1920 başları) zor şartlarında çıkarılan Dergâh dergisinin hikâyesini anlatır ve derginin baş üstlenicilerinden Yahya Kemal’in onlar için öncülüğünü şu sözlerle ifade eder: “Bize dilin, düşüncenin ve meselelerin kapısını açmıştı. Hulâsa, 1830 yıllarında Fransız şiiri için Hugo, 1890 senelerinin şiir gençliği için Valéry ve Gide, Pierre Louijs için ve daha yaşlıları için Mallarmé ne ise Jaurès ve Barrès, Morèas daha sonraki nesiller için ne olmuşlarsa, Yahya Kemal de bizim için oydu. Yeninin ve millî olanın bayrağıydı.”Milli Mücadele devam ederken İstanbul’da iki haftada bir çıkan Dergâh dergisi, Tanpınar’ın da değindiği gibi Yahya Kemal’in gayreti ve bir nevi öncülüğüyle yayınlanır. Karşılaşılan bütün zorluklara, sansürlere ve Anadolu’ya geçişte yaşanan problemlere rağmen 42 sayı çıkarılabilir dergi. İtilaf devletlerinin işgali sırasında girişilen bu zorlu ‘macera’da sıklıkla vurgulanan konulardan biri, Anadolu hareketine inanç, bir diğeri ise özellikle şiirde yeni bir ses, biçim ve anlam arayışı olur. Toplamda 876 satırı sansüre uğrayan dergide sadece Milli Mücadele ve şiir değil, aynı zamanda felsefe, psikoloji, kitap ve yazar eleştirileri, güzel sanatlar, mimari, şehir yazıları, tiyatro, hikâyeler ve makaleler de yer alır.Dergâh’ın ana kadrosu tam anlamıyla bir edebiyatçılar geçididir. İstanbul Darülfünûn’un hocaları başta Yahya Kemal, Mustafa Şekip Tunç, Mehmed Fuad Köprülü, Mustafa Nihad Özön, öğrencileri ve yeni mezunları Ahmet Hamdi Tanpınar, Hasan Âli Yücel, Mehmed Kadri Yörükoğlu gibi şair ve yazarlar, yazı kadrosunun değişmez isimleri. Dergâh’ın iki yıl kadar süren yolculuğunda Abdülhak Şinasi bir şiir ve 6 makalesiyle, Ahmed Hâşim dokuz makale ve 7 şiiriyle, Halide Edib Adıvar 5 hikâyesiyle, Mehmed Fuad Köprülü 6 makalesiyle, Yakub Kadri ise 25 yazısıyla katkıda bulunan isimler arasında.Derginin kitap ve yazar değinileri ise daha çok tartışma çıkarmaya yönelik kaleme alınır. Beş Hececiler’in hazırladığı Ümit dergisine karşı çıkarılan Dergâh’ta Faruk Nafiz Çamlıbel, Enis Behiç Koryürek, Halit Fahri Ozansoy, Yusuf Ziya Ortaç ve Orhan Seyfi Orhon’un adı sanı anılmazken Cenab Şahabeddin, Refik Halid Karay, Rıza Tevfik Bölükbaşı, Halil Nihad Boztepe gibi isimler ise alaya alınır. Örneğin Fevzi Lütfi’nin “Refik Halid Bey’e Mektup”unda söylediği sözler, hiç de yenilir yutulur cinsten değil. Lütfi, dönemin edebiyat ortamını kızıştıracak şu cümleleri yazmaktan kaçınmaz: “Fikirle işiniz yoktu ki, sizi o tarafınızdan görelim. Sanatla alâkanız yoktu ki, sizi o yanınızdan tutmaya çalışalım. Vâkıa, evet yazı yazarsınız. Fakat ne yazarsınız? Dediğiniz gibi nakş-ı ber-âb… Söylediğiniz gibi dolmalar, marullar, lokantalar, yiyecekler, içecekler ve belki de birkaç övünmeye değmez sönük ve bozuk hatıralar...”Sadece edebi hususlarda değil, Milli Mücade-le’den uzak duran yazarlar da bu alaycı üsluptan yer yer nasibini alır. Bütün bu eleştirilerin yanında takdir edilen kalemler ise yine derginin yazarlarından Ahmed Hâşim, Yakub Kadri, Halide Edib gibi isimlerdir. Dergâh ciltleri, 1920’li yılların başında, “memleket edebiyatı”na giden yolların nasıl açıldığını ve bir dönemin ruhunu anlamak için hazine değerinde... “Şiir maddileşiyor”Yahya Kemal, Dergâh’taki yazılarında sık sık şiir konusuna değinir ve şiirin ruhunu yitirdiğinden söz eder. 1920’lerin edebi hayatını ve şiirini anlamak için Yahya Kemal’in yazlarına bakmak, sesine kulak vermek gerek. Yahya Kemal’e göre “Bir naaş nasıl yavaş yavaş solar, çürür, lime lime olur, bir kemik çerçevesi kalırsa Türk şiirinin de öyle, önce ruhu çekildi, sonra yavaş yavaş lisanı çürüdü, vezni bozuldu, âhengi çetrefilleşti. Nihayet kuru bir iskeleti kaldı.” Bu kadarla da sınırlı değil Yahya Kemal’in o günün edebiyatına sitemleri. “Bu gövdenin bir ruhu olsaydı hiç böyle çürür müydü?” diye soruyor başta ve sonra ekliyor: “Hâsılı şiir bir zaman sırf maneviyken şimdi maddileşiyor.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder