11 Temmuz 2014 Cuma

Maymun gözünü açtı

Maymunlar Cehennemi, sinema tarihinin en uzun serisi James Bond kadar olmasa da Star Wars yolunda ilerliyor.Fransız romancı Pierre Boulle’nin 1963’te kaleme aldığı bilimkurgu romanın sinema macerası çok hızlı başlamıştı. 1968’de yola çıkan seri, 1973’e kadar peş peşe çekilen beş filmden sonra uzun süre sessizliğe bürünmüştü. 2001’de Tim Burton’ın ‘talihsiz’ uyarlaması serinin üzerindeki ölü toprağını silkeleyemedi. Ve nihayet 2011’de bir umut ışığı ile kıpırdanan seri, bugün gösterime giren ‘Maymunlar Cehennemi: Şafak Vakti’ ile güçlü bir geri dönüş yapıyor.Rupert Wyatt’ın yönettiği ‘Maymunlar Cehennemi: Başlangıç’ (2011), serinin yeniden başlatılması için verimli bir damar yakaladı. Hapishane filmlerinden Frankenstein öyküsüne, westernden baba-oğul temasına kadar bir yığın bileşeni harmanlayan filmin temelinde bilim-teknolojinin doğaya müdahalesi ve onun genleriyle oynamasının yol açtığı tehlike vardı. Matt Reeves imzalı ‘Maymunlar Cehennemi: Şafak Vakti’, ilk filmin açtığı zeminde insanlık tarihinin de alegorisi sayılabilecek sağlam ve gösterişli bir bina inşa ediyor.Genleri değiştirilmiş, isyancı maymun Sezar’ın kaçışının üzerinden on sene geçmiştir. Genetiğiyle oynandığı için daha da zeki bir maymun olan Sezar, ormanda büyük bir maymunlar ordusu kurmuştur. Bu süre içinde dünyayı saran ölümcül virüs insanlığın büyük bölümünü yok etmiş, kalanlar ise koloni halinde yaşamını sürdürmektedir. San Fransisco’daki koloniden bir grup insan, yegane güç kaynakları olan hidroelektrik santrale ulaşmak için Sezar’ın kontrolündeki ormana gelir. Birkaç tatsız olaydan sonra insanlar Sezar’ı ikna ederek silahlarını bırakmak şartıyla santralde çalışmaya başlar. Ancak insanlar ve maymunlar arasında kırılamayan önyargılar ve geçmiş hesaplar, iki tarafı yeniden çatışma ortamına sürükler.ANDY SERKIS GÖZ DOLDURUYOR‘Maymunlar Cehennemi: Şafak Vakti’, serinin en iyisi olmakla birlikte, söylem olarak da seriyi özüne döndürüyor. Pierre Boulle’nin evrim teorisini tersyüz eden romanı, aynayı tersine çevirerek insanlığın durumuna bakıyor; acımasız bir toplum, ahlak ve medeniyet eleştirisine soyunuyordu. Cem Yılmaz’ın A.R.O.G.’da Arif’e söylettiği “Maymundan mı geldik bilmiyorum ama maymuna doğru gidiyoruz” önermesi, Boulle’nin romandan muradını karşılayacak bir cümle. Boulle de, evrim teorisinin doğruluğu-yanlışlığı gibi o dönem bilim dünyasının içine düştüğü kısır döngüye takılmadan onu bir toplum eleştirisi olarak kullanıyor.Matt Reeves’in yönettiği ‘... Şafak Vakti’, tıpkı Boulle gibi evrim teorisiyle oyalanmak yerine, insanlık tarihinin alegorisine girişiyor. ‘Öteki’nden hareketle ahlak, iyi-kötü, erdem ve birlikte yaşama üzerine güçlü söylemleri olan film, insanlığı hedef alıyor. Sezar liderliğindeki maymunlar ordusu ile Dreyfus önderliğindeki insanların kolonisini eş karakterler, benzer dertler, aynı kötülükler ve hayatta kalma isteği gibi ortak meseleler ile denkleştirilerek her iki tarafın da birbiri için ‘öteki’ olduğu başarıyla vurgulanıyor.‘Maymunlar Cehennemi: Şafak Vakti’nin en güçlü yanı, hikâyenin insanların gözünden değil, Sezar’ın bakış açısıyla perdeye gelmesi. Sezar’ın geçmişin yükünü taşıyan gözlerinde başlayan film, yine Sezar’ın geleceği görüp de olacakları engelleyemeyen mitolojik karakter Cassandra’nın çaresizliğini yansıtan bakışları ile bitiyor. Sezar, sadece ismiyle değil, iç dünyası ve etkileşimde olduğu karakterler itibarıyla da Shakespeare’in Julius Sezar’ı. Lideri olduğu canlıları huzur dolu bir dünyada bir arada tutma ideali; iktidar arzusu, hırs, kin ve öfke ile dağılıyor.Hikâyenin güçlü söylemi, katman aralıkları ve karakter derinliği, teknik üstünlük ile birleşince film bir kademe daha atlıyor. Performans yakalama tekniğinin (motion capture) bugüne kadarki en mükemmel örneğinin verildiği filmde, Sezar’ı oynayan Andy Serkis, her türlü takdirin üzerinde bir iş çıkarıyor. Yüzüklerin Efendisi ve Hobbit filmlerinde aynı teknikle Gollum’u oynayan Serkis, 2005’te King Kong’un yeni uyarlamasında da sinemanın ünlü gorilini canlandırmıştı. Filmin set tasarımı, atmosfer oluşturmadaki başarısı, sanat ve görüntü yönetimi alanlarındaki başarısı ise görülmeye değer.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder