5 Temmuz 2016 Salı

‘Survivor' izlemenin psikolojisi

Televizyon ekranlarında boy gösteren yarışma programları yoğun ilgi görmekte. İnsanlar bu programlarla ilgili muhabbet ediyor, günlük yaşantısını zaman zaman bunlara göre yapıyor. Yarışma programlarının çok fazla izlenmesinin psikolojik sosyal ve patolojik sebeplerinin neler olabileceği konusunda psikiyatrist Dr. Sevda Bıkmaz görüşlerini paylaştı.

Televizyonun gerçeklikten uzaklaşmak için bir araç olduğunu belirten Bıkmaz şunları söylüyor: “Televizyon günümüzde yerini yavaş yavaş sosyal medyaya bıraksa da hâlâ gündelik eğlence hayatımızın en önemli parçası. Evet eğlence çünkü televizyonda en çok izlenen programlara baktığımızda yarışmalar ve dizileri birinci sırada görüyoruz. Öte yandan toplum olarak televizyonun başında çok fazla zaman geçiriyoruz. Belki de televizyonu fazla ciddiye alıyoruz. Televizyona “aptal kutusu” demek de, onu çok ciddiye almak da yanlış. Televizyon en çok insanların zaman geçirmelerine bir yandan da günlük hayatın gerçeklerinden uzaklaşıp eğlenmelerine aracılık ediyor. Tabii TV başında geçirilen zamanın kalitesi de kişinin beklentilerine göre değişiyor.”

Kutuplaşmayı izlemek insanların hoşuna gidiyor

Psikiyatrist Dr. Sevda Bıkmaz, ‘reality show'ların en fazla izlenen programlar olduğuna dikkat çekiyor ve bu tarz programların fazla izlenme sebeplerinin neler olabileceğini şöyle açıklıyor: “Survivor'da yarışmacıların psikolojik, fiziki ve fizyolojik eşikleri sınanıyor, zorlanıyor. Örneğin yarışmacılar yemek gibi temel fizyolojik ihtiyaçlarını karşılamak için kazanmak zorundalar. Bu manipülasyonlar sebebiyle normal davranış paternlerinin dışına çıkabiliyorlar. Modern yaşamın kuralları yerini doğa kurallarına bıraktığı için daha ilkel-çiğ bir davranış biçimi ortaya çıkıyor. Benliğimiz (ego) ve modern yaşamın kuralları-yasaları (süperego) yerine doyum arayan istekler ve doyurulmamış arzuların doyum beklentisi (id) kumandayı eline alıyor zaman zaman. Öfke, saldırganlık ve kaygı gibi duygular açığa çıkıveriyor. Seyircileri de en çok bu “insanlık hali” cezbediyor. Birilerinin zorlandığını görmek, bu zorlu koşullar altında ortaya çıkan davranış kalıplarını izlemek, insanların temel ihtiyaçları karşılanmadığında neler yapabileceğine seyircilik etmek insanların ilgisini çekiyor. Yarışmacıların kazanmak için hangi yollara başvurduğunu ve bu uğurda kutuplaşmalarını görmek merak uyandırıyor.”

Başarısızlığı kendimize

atfedemiyoruz

İnsani eğilimlerimizin yarışma programlarını seyretmekteki etkisine değinen Bıkmaz, “İnsan olarak başarıyı, iyiyi, güzeli kendimize; başarısızlığı, kötüyü, çirkini dışsal faktörlere atfetme eğilimimiz var. Seyirci de yarışmacılarla özdeşim kurarak örneğin, hırs, başarı, dayanıklılık gibi beklenti ve niteliklerini doyuruyor. Tuttuğu yarışmacının başarısından besleniyor. Veya tam tersine bencillik, kin, zayıflık gibi olumsuz özellikleri temsil eden bir karakterle arasına mesafe koymuş oluyor. Seyirci ekran karşısında güvenli bir şekilde; ben değil o başarısız, o zayıf, o bencil deme fırsatı buluyor. Ya da o yapamadı ben yapardım, o bilemedi ben biliyorum diyebiliyorlar. Yani seyirci bir nevi sosyal karşılaştırma yaparak kendisini iyi hissediyor.” diyor.

Aynı sosyal karşılaştırmanın evlilik programları için de geçerli olduğunu vurgulayan Bıkmaz, bu programların hedef kitlesi farklı olsa da ekran önüne çıkan sıradan insanların davranışlarının, karakterlerinin, hikâyelerinin, dış görünüşlerinin seyircinin odak noktası olduğunu söylüyor. “İnsanların gerçekte evlenip evlenmeyeceklerinden çok yarışmacıların skandalları, uygunsuz davranışları, karşılıklı tutum ve tavırları, yalanları, kurnazlıkları, maddi varlıkları seyircinin ilgisini çekiyor.” diye ekliyor.

Olumsuz davranışlar olumlu davranışlardan daha çok ilgimizi cezbediyor

Psikiyatrist Dr. Sevda Bıkmaz, olumsuz davranışların ilgimizi çekmesini şöyle açıklıyor: “Merak duygusu ekran başında daha çok zaman geçirilmesine sebep oluyor, acaba ne olacak, bu lafa nasıl cevap verilecek, başarabilecek mi, bu sefer kim kazanacak gibi soruların cevabını merak ediyoruz ve program yapımcıları da bunun farkındalar. Sokakta bir kavga görsek hemen dönüp bakarız oysa olumlu davranışlar bu kadar dikkatimizi çekmez. Zihnimiz olağan dışı olumsuz uyaranlara karşı daha duyarlı. Ekranlarda yarışmacıların, konukların birbiriyle tartışmaları, kavga etmeleri, falanca gelin adayının filanca talibine laf sokması daha çok ilgimizi çekiyor.”

Sosyal ilişkiler televizyon programları üzerinden kuruluyor

Bütün programlar için geçerli olan bir başka durumun da programların sadece izlenmesi değil daha sonradan üzerinde konuşulması olduğunu söyleyen Bıkmaz, komşu ziyaretlerinde, işyerlerinde, okullarda, ekranda Semih'in ne yaptığının, Nagihan'ın karakterinin, o hafta kimin elendiğinin günün sohbet konusu olduğunu söylüyor. “Demek ki sadece izlemiyoruz aynı zamanda televizyon üzerinden sosyal bir ilişki de kuruyoruz.” diyor.

Bunun temelde bir sorun olmadığını belirten Bıkmaz, televizyon izlemenin kişinin işlevselliğini bozacak boyuta vardığında gerçek bir sorun olacağını vurguluyor ve son olarak şunları ekliyor: “Örneğin, kişi ailesi, arkadaşlarıyla zaman geçirmek yerine televizyon izlemeyi tercih ediyor, sorumluluklarını erteliyor, eğitiminden, işinden gücünden geri kalıyorsa; zihnini ve zamanını ağırlıklı olarak bu programlarla ilgili konular meşgul ediyorsa -tüm bağımlılıklar gibi- bu bir sorundur. Bu koşulların dışında hangi televizyon programlarının izleneceği elbette bireysel bir tercihtir. Dediğim gibi televizyon ne aptal kutusu ne de ideal bir iletişim aracıdır.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder