5 Kasım 2015 Perşembe

‘Ağır, çok ağır bir dünya'dan göçtü

Şiirimizin büyük ustası Gülten Akın'ı yitirdik. O, şiirini daima ileri taşıyan şairlerdendi. Daima ve yalnızca şair kaldı. “Ah, kimselerin vakti yok / Durup ince şeyleri anlamaya” dizelerinin, şairini de aşan bir üne kavuşması Gülten Akın'ın talihsizliği de sayılabilir: Çok güzel şiirleri bazen bu iki unutulmaz dizenin gölgesinde kaldı.

Gülten Akın son kitabı Beni Sorarsan'da (2013) pek alışılmadık bir şey yapmış, kitabın başına bir sunuş metni koymuştu. O yazı, dünyanın gürültüsü karşısında bir adım geri çekilip olan biteni sessizce izleyen bir şairin hayata bakışını verir: “Gazetelerden, televizyondan kan damlıyor bir yandan. Öteden yılbaşı kutlamaları. Salt gürültü, salt mutlu gibi yapan insan (Nasıl insan?) kalabalığı. ‘Çok çiğ çağ' demiş Necatigil Usta: ‘Çok çok çiğ' şimdi.” O önsözün başlığı aslında Gülten Akın'ın bütün bir şiir tavrıdır: “Ağır, çok ağır bir dünya.”

1933 doğumlu Gülten Akın, şiire Garip rüzgârının şiddetli estiği, İkinci Yeni şiirinin henüz ufukta belirmediği yıllarda başladı. İlk şiiri 1951'de Son Haber gazetesinde yayımlandı. (Gazetelerde şiir yayımlayan son kuşaktandı.) İlk kitabı Rüzgâr Saati (1956) günün modalarına kapılmayan, özgün bir şairin doğuşunu haber veriyordu. Ardından gelen Kestim Kara Saçlarımı (1960) Türkçenin gücünü kadın duyarlığıyla buluşturan genç şairin adını daha geniş kitlelere duyurdu. TDK Şiir Ödülü'ne değer görülen bir sonraki kitabı Sığda (1964) ile şiirimiz artık bir usta kazanmıştı.

TOPLUMCU ŞİİRE YÖNELİŞ

Gülten Akın şiirinde ikinci dönem bundan sonra başlar: 1970'li yıllar boyunca yayımladığı dört kitapta (Kırmızı Karanfil, 1971; Maraşın ve Ökkeşin Destanı, 1972; Ağıtlar ve Türküler, 1976; Seyran Destanı, 1979) toplumcu çizgiyi benimsemiş bir şair görürüz. Fakat Gülten Akın, en toplumcu yapıtlarında bile şiirden slogana savrulmamış, incelikli şiir çizgisini bozmamıştır.

Şairin üçüncü dönemi 90'lı yılların başına rastlıyor. Sevda Kalıcıdır (1991) ve Sonra İşte Yaşlandım (1995) kitaplarında, dünyaya iyice durulmuş bir dille, daha bilgece bakan bir şair karşımıza çıkar: “Bir roman kadar uzun bu tümce, / -Sonra işte yaşlandım.” Özellikle Altın Portakal Şiir Ödülü'ne değer görülen Sessiz Arka Bahçeler (1998) bir başyapıttır. Uzak Bir Kıyıda adlı bir sonraki kitabında ise iyiden iyiye hikmet burcundan seslenen bir şairin sesi duyulur: “Bütün öyküleri yazıp tüketti / bir kendi öyküsü kaldı içerde”.

‘BAŞKA YOL BİLMİYORDUM, YAZDIM'

Uzak Bir Kıyıda, Gülten Akın için aynı zamanda bir 70. yaş kitabıydı. Kitap üzerine söyleşmek için Burhaniye'ye, dünyayı uzak bir kıyıdan izleyen şairin evine gitmiştim. Son birkaç yıldır kış aylarını da o yazlık evde tek başına geçirdiğini anlatmış (eşi sağlık sorunları sebebiyle Ankara'dan uzun süre ayrılamıyordu), yalnızlıktan söz etmişti. Kış aylarında neredeyse hiç insan görmeden yaşadığını, bunun yalnızlıktan çok bir sürgüne benzediğini söylemişti. Kendisini ‘hikmet burcu'nda görüp görmediğini sormuştum Gülten Akın'a, cevabı hikmet burcuna çıktığının kanıtı gibiydi: “Tek bir şeyi yetmiş yılda bilebilmek hikmet sayılır mı?”

Şair on yıl sonra bu kez 80. yaş kitabıyla okurlarını sevindirdi. Beni Sorarsan adlı kitabın ilk dizeleri o kış yalnızlıklarının sürdüğünü haber veriyordu: “Beni sorarsan, / Kış işte / Kalbin elem günleri geldi / Dünya evlere çekildi, içlere”. Gülten Akın, o kitabın ardından Zaman'a verdiği söyleşide aslında bütün şiir serüvenini tek cümlede özetliyordu: “Başka yol bilmiyordum, yazdım.”

HEPİMİZ BİRAZ ÖKSÜZ KALDIK

Gülten Akın, şiirini hep ileri taşıyan şairlerdendi. Her kitabında daha duru bir söyleyişe ulaşmıştı. Daima ve yalnızca şair kaldı. “Ah, kimselerin vakti yok / Durup ince şeyleri anlamaya” dizelerinin, şairini de aşan bir üne kavuşması Gülten Akın'ın talihsizliği de sayılabilir: Çok güzel şiirleri bazen bu iki unutulmaz dizenin gölgesinde kaldı.

Çağdaş Türk şiiri en büyük şairlerinden birini kaybetti. Gülten Akın aynı zamanda şiirimizde, herkesin uzlaştığı üzere, bir ‘anne' imgesinin karşılığıydı. (Dünya şiirinde buna benzer tek örnek Anna Ahmatova'dır.) Hepimiz biraz öksüz kaldık.

Beni sorarsan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder